PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Murat Z. Ozbilgi (lazyRider) motor on kasım sayısından



malikocas
02.Aralık.2007, 19:03
KÜLTÜREL İSYANIN KISA TARİHİ


Yine bir yerinden taşacak elbette ama bu sefer bodoslama motosikletle ilgili yazmayacağım. Motorcunun aslında kim olduğunu anlatacak bu hikaye. Tek satır okumayan motorcunun kaskının üstünden kafasına çekiçle çakacağım bu 863 kelimeyi ve anlayana da damağında bir lezzet bırakacağım.

Fırlatılıp atılmış bir kol saatidir anlatmak istediğim. Sanayi sonrası toplum düzenine aykırı bir duruştur yıllara yayılmış.

Kökleri sanayi sonrası toplumuydu, sanat arayışı ve politik gelişmelere verilen tepkilerin. Birbiri ardına gelen onyıllarda politika-sanat-sosyal yaşam birbirini etkiledi durdu. Ta Rönesans’tan kalma sanat okullaşmaları, Antik Yunan’dan miras felsefe, Fransız ve Bolşevik devrimleriyle çalkalanan ve şeklini bulmaya çalışan hakim dünya düzeni, evlere, kafalara ve ahlaklara en çok da 19. yüzyıl başlarındaki sanayileşmeyle oturdu.

Tabi ki çok uzun sürmedi savaşların patlaması, sömürgecilik döneminin kendini yeni politik akımlara terketmesi, toplumsal yapının değişmesi ve modern sanatın da bunlardan nasibini alması. Romantizm, empresyonizm, surrealism, post-modern sanat akımları hepsi ayrı bir renge boyadı dünyayı.

Biraz sanattır ve ince tarafımızdır anlatmak istediğim, biraz da adrenalindir ve vahşi tarafımızdır.

30’larda ve 40’larda yaşanan ırkçılık maceraları ve Yeni Dünya’nın ağır ayrımcılığı alternatif düşünceyi ve paralelinde kült sanat akımlarını pörtletti. Her ne kadar geçmişten gelen asi (motorcu?) imajı bira, pasaklılık ve maçoluk üzerine gibi görünse de, herşey bir kaç entellektüelle başladı, metropol bohemleriyle. Zaten tarih biraz da böyle değil midir? Beyin yaratır, kalp yaşatır ve kaslar yok eder.

İsyan kültürüdür ama biraz da motorcunun profilidir anlatmak istediğim.

1940’lar ve 1950’ler Beatnick’lerin yıllarıydı. Dumanlı bir San Francisco barında Allen Ginsberg ”The Howl” u emprovize okuyup da literatüre bir post-modern edebiyat klasiği olarak gömerek bir dönemi başlattığındaysa yıllardan 1956’ydı. Aynı zamanlarda Jack Kerouac ”Yolda”ydı, Richard Brautigan ise ”Amerika’da Alabalık Avı”nda. Aynı Eric Fromm’un öngörüsündeki gibi insanoğlu doğayla kaybettiği ilişkisinin yerine birşey koyamamış ve metropol hayatından kaçıp doğaya dönüş başlamıştı. Easy Rider’daki Captain America ve Billy The Bike gibi. Ve bugün algılanan anlamıyla “asi kültür” işte bu köklerden yeşermeye başladı.

2. Dünya Savaşı sonrası sendromuyla iyice dallanıp budaklandı dünya kültürel isyanının hikayesi. Çoğu erkek orduda ya da ölmüş olduğu için otoriter baba figürü olmayan bir aile yapısıyla dikbaşlı, savaş ekonomisi nedeniyle kıtlıkla yetişip savaştan ve politikadan tiksinmiş agresif bir nesil 20’li yaşlarına geldiğinde 1960’lardaydı dünya tarihi. İsyan artık ateşlenmek zorundaydı. Ve Bob Dylan “The Times They’re’a’changin” i söylüyordu, Jim Morrison “Algının Kapıları”nı aralıyordu, Joan Baez, Janis Joplin, Jimi Hendrix Woodstock’ta binlerce genci Vietnam’daki savaşa “hayır” demeye davet ediyordu. Lennon bas bas bağırıyordu: “I’m a dreamer but I’m not the only one!” diye. Dünya elini vicdanına koymuştu, sevgiye, hümanizme ve sağduyuya dönmüştü insanlık. Tankların altına yatılıyor ve tüfek doğrultan askere çiçek uzatılıyordu.

Aynı dönemde Grateful Dead ise arkasında kendisini takip etmeyi senelerce bırakmayacak yüzlerce Harley’ciyle geziyordu ABD taşralarını. Motosiklet kültürü tüm heybetiyle oradaydı. Yıllarca at üzerindeki yalnız ve güçlü birey efsanesini devam ettirerek. Aslında motosiklet gruplaşmaları ve etrafında yeşeren alt kültür bu dönemde bir klişeye oturdu. 50’ler ve 60’lar isyanın kazandığı yıllardı.

İsyanın aslında kazanabileceğidir anlatmak istediğim.

Ve 70’ler geldi, yavaş yavaş mertlik bozuldu, sabun köpüğü bir kültür başladı. “Weekend hippies” bugünün boş popüler kültüründen bir adım ötede değildi, ama en azından hala çiçek çocuklar ölmemişti. Rock çürümeye başlamıştı ama punk cevabını verdi bünye, isyan buraya kaydı. Çok da uzun sürmedi klişelere açılmış savaş, kendi klişeleri punk’ın kendi ellerinde patladı.

80’ler jelibon gibi renkli ama vitaminsizdi, 90’ların neo-punk ve grunge’ı ise belki depresifliğinden yakaladı ama ilerlemekten uzaktı. Onları da geçtik, az gittik, uz gittik.

İsyan hikayesinin hiç bitmediğidir anlatmak istediğim.

Nasıl ki üzerine bastığımız kilimlerin motiflerine 800 sene önceki atalarımız gibi gözyaşı döküp anlam yüklemememize rağmen hala bize ait bir kültürün görsel motifleri olarak taşıyorsak; Nasıl ki bugün belki de aşk acısıyla yazıldığını çoktan unuttuğumuz türkülerin melodisiyle göbek atıp halay çekmemize rağmen onları hala yaşatıyorsak; Nasıl ki herşeyi şekilciliğe oturtmuş olmamıza rağmen genele ithaf bir halet-i ruhiyede kimliğimize bir yerinden dokunuyorsak; bugün belki anlamını bile bilmediğimiz, belki 15 yaşındaki bir genç gibi neye isyan ettiğini bilmeden koştururken yaşattığımız bu kültürün görsel motifleri de hala buram buram isyan kokuyor.

İşte bu yüzden o deri mont bu kadar vahşi görünüyor, o çizmeler o kadar özgürlük demek oluyor, o zincirler, o dövmeler nereden geldiğini nereye gittiğini bilmeyen adamın üstüne konsa da hala 60’ların, 70’lerin isyanını hala bas bas bağırıyor. Giyen adam farkında değilse bile içgüdüleriyle hala o ruhu yaşatıyor. Hala o yüzden bir chopper aslında safkan sermayedarın oyuncağı olsa da aslında özünde bohem bir atanın kültürel torunudur.

İsyanın orijinal olmasa bile yine de isyan olduğudur anlatmak istediğim.

Şeklin de ötesinde bir ruhla bütünleşiyor isyan kültürü. O şeklin ifade ettikleri belki yıllar önce asimile olmuş ama ruh hala burada. Bir efsane, bir kaçış masalı anlatıyor o tek kişilik iki tekerlekli araçlarımız. Bomboş bir kafaya geçirilse de o kask, belki anlamlı, belki de çok anlamsız bir bünyeye süs olsa da, hala onlarca yılın isyan kültürü kol geziyor motosikletli hayatta.

Hep motorcu arkadaşlarımı diğerlerinden ayırmışımdır diğer insanlara haksızlık yapma hakkımı saklı tutarak. Şekli koy kenara, belki hepsinde deri mont, kesik eldiven ya da dövme yoktur. Ama hepsinin içinde o motorun üstüne binip, o uzaklara gitme ateşi vardır. Hepsinde asi bir taraf vardır. Ve isyan ateşinin şeklinden geriye yalnız küller kalmış olsa da, ateşin aslında insanın ne kadar derinlerinden çıktığının hala ipuçları vardır motorcuların içinde. Motorcuların içinde doğaya dönüş vardır, insanın insan kaldığının ipuçları.

Kültürel isyanın belki de öldüğüdür anlatmak istediğim. Belki de halen yaşadığı.
_________________
Murat Z. Ozbilgi

ALINTI