CELİL
26.Ağustos.2013, 11:30
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_008.jpg
6 Honda CBF1000F
2010’dan günümüze, 998 cc, 16 supap, sıralı dört silindir, 102 bg, 230 km/s
Honda kalite, detay, kullanışlılık ve her motosikletinin çok yönlü kullanışlılığıyla meşhurdur ve CBF1000F de bunun bir kanıtı. 600 ve 1000’lik modeller her zaman sorunsuz, düzgün tutumlar sergilemiştir; ama 2010’da geliştirilen model son derece kabiliyetli. Sıralı dört silindirli türbininden alınan daha fazla güç, daha büyük depo ve geliştirilmiş şasisiyle, (ayarlanabilir) sürücü alanı, dillere destan sürüş kalitesi, harika göstergeler ve en dengeli, sorunsuz yol tutuşu sunuyor. Suzuki GSX gibi motosikletler bunun yanında hantal çirozlar gibi kalıyor. Her yolda, her durumda 1000F güven içinde ilerlemenizi sağlıyor.
Öneri: Sıkıcı olduğu konusundaki yorumlara aldırış etmeyin.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_009.jpg
5 Triumph Tiger 800XC
2011’den günümüze, 800 cc, 12 supap, sıralı üç silindir, 84 bg, 208 km/s
Eskiden rakipsiz olan Sprint ST’nin yanından dörtnala geçen Tiger 800XC, bu güne kadar üretilmiş en esnek Triumph. Tümseklerden sekerken, apekslerden geçtiğinde göründüğünden daha mutlu görünse de asfalt yolları, yol temelli motosikletlerin çoğundan daha büyük başarıyla alt ediyor. Pist gününde bu motosikletle geride kalmazsınız. Tura çıktığınızda da zorlanmazsınız. Tek depoyla 320 km menzil, büyük miktarda eşya taşıma kapasitesi, geniş oturma alanı standart konfor seçenekleri. En çok yönlü kullanım alanı sunan çok yönlü motosiklet 800XC’yi yenmek gerçekten zor.
Öneri: Çok yüksek motosiklet olduğunu bilin; patika motosikleti değil.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_010.jpg
4 Ducati Multistrada 1200
2010’dan günümüze, 1198 cc, V2, 142 bg, 237 km/s
Macera motosikletleri hala iyi satıyor. BMW R1200GS’in üretimini yetiştiremiyor, Triumph Tiger 800’le voliyi vurdu, Yamaha, Honda ve Suzuki’nin rakip modelleri var.
Dikkatinizi çekerim, Ducati farklı bir oyun oynuyor. Bir GS özentisi tasarlamak yerine, dünyayı dolaşacak katırı, kendi yöntemleriyle inşa ettiler. Multistrada’nın koca bir gagası, yan çanta bağlama noktaları, enduro benzeri bir sürüş pozisyonu, yarı dişli lastikleri olsa da o aslında yeni bir tür her işi yapan uzmanların ilk örneği.
Yönlendirmesi süper hafif, ayrıca üstün gaz tepkileri ve orta devir gücü sunuyor, yani sportif. Tur işini de başarıyor; çünkü oturuş şekli konusunu mükemmel şekilde ele almış. Yeterli yolcu alanı, etkili bir ön camı ve Ducati’nin ürettiği en iyi aynaları sunuyor. “S” versiyonunu alırsanız, şehir içinde takılmak için bile sürüş modu var. Ayrıca, derelerden sıçrayarak geçemese de “enduro” modu çamurda fazla yanlamamasını sağlıyor. “Çok yönlü” kavramı sözlüğe girecekse, yanına “bkz. Multistrada” yazmaları gerekir.
Öneri: Dunlop Sportsmart’lar harika
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_011.jpg
3 Yamaha FZS1000/FZ1
2001’den günümüze, 998 cc, 20 supap, sıralı dört silindir, 120 bg, 249 km/s
Arada bir, bazıları, hedefi tam on ikiden vuran bir motosiklet üretirler ve zamanlaması da mükemmeldir. Sadece doğru motosiklet değil, doğru motosiklet, doğru zamanda. Fazer 1000 harika bir örnek.
Son nesil bir spor motosiklet motorunu eski teknolojiye sahip fakat yetenekli bir şasiye takmak, sonra da ona bir roadster sürüş pozisyonu vermek o kadar da efsanevi bir davranış değildi. Bandit 1200’de ve 90’larda ZR, GSX ve CB’nin 750 cc’lik versiyonlarında bunu görmüştük zaten.
Ama Fazer doğruyu yakaladı, tam da sürücülerin kullanışsız, deli işi spor motosikletleri sorgulamaya başladığı anda. R1 motoru, sulandırılmış, pörsük bir eski karması değil. Ciddi bir makine. Şasi ilham vermiyor; ama iyi çalışıyor. Tasarım kaslı ve şık olmak arasında doğru dengeyi yakalıyor. Bakması zevk veriyor, yavaş sürmek zevk veriyor, sert sürmek zevk veriyor, bozuk yollarda keyifli, selenin üzerinde bir gün geçirdikten sonra bedeni mutlu ediyor, sevmek istediğiniz zaman garajda insana zevk veriyor.
2006 yılında baştan yaratılan Fazer spora daha fazla önem vermeye başladı; ama her iki motosiklet de geçek anlamda her isteğinizi yerine getirir. Kolaylıkla.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_012.jpg
2 BMW R1100/1150/1200GS
1993’ten günümüze, 1085 cc, 1170 cc, 71-87 bg, 195-217 km/s
“Dev patika motosikleti” sıra dışı bir konsept olmalıydı, fuarlarda insanların merakla izlediği; ama satın almadığı bir konsept. Eski teknolojiye sahip olmakta inat eden (hava soğutmalı), heyecanla dışarı fırlamış silindirler, garip bir süspansiyon sistemi ve rahatsız edici tasarımı bir araya getirirseniz, motosiklet kesinlikle çabucak unutulur.
Fakat 2011 yılında hiçbir şeyi öngöremiyorsunuz. Çirkin şehir içi motosikletleri, şehrin göbeğindeki oto parklarda yatıyor. Düşük kilometrede, noktasız güzellikler sadece güneşli Pazar günlerinde sokağa çıkıyor. Uzun yol için tasarlanmış cruiserler teneke kutular gibi ses çıkararak feribotla bir yerlere geçiyor. Birkaç sessiz kahraman da lastiklerini çamura batırıp macera motosikleti deneyimini sonuna kadar yaşamaya çalışıyor.
GS ise sadece yol dışında da gidebildiği için müthiş bir genel kullanım motosikleti değil. Tüm kusurlarına rağmen, tam anlamıyla şartlara uyum sağlayabilen esnek bir yol motosikleti. 1100 modern tasarıma geçiş yaptı, 1150 şöhreti yakaladı, 1200 ise noktayı koydu. Çok yönlü motosiklet anlayışımızı değiştirdiler, tanımı genişlettiler ve pek çok kopyaya ilham kaynağı oldular. Hiç birinin BMW’nin yarısı kadar bile başarılı olamaması durumu açıklıyor.
Öneri: Sıradan olmaktan korkmayın.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_013.jpg
1 Honda VFR750/800/VTEC
1986’dan günümüze, 748 cc, 16 supap, V4, 92 bg, 241 km/s
Evet, bunu tahmin etmek zor olmadı. Bunu yazacağımızı çoktan tahmin etmiş olmalısınız. Sadece başkalarından farklı olmak için sahte sonuçlar yayınlamak istemeyiz: Honda VFR bu güne kadar üretilmiş en iyi çok yönlü motosiklet.
Örneğin Tiger 800XC kadar esnek olmadığını öne sürebilirsiniz. Triumph pistte VFR’nin tozunu yutar, yolda yakalar, toprakta ise kıçını tekmeler. Fazer 1000’in sürüş pozisyonunun daha hoş olduğunu savunabilirsiniz. Multistrada’nın daha kuvvetli olduğunu ve daha iyi yol tutuşa sahip olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat çok yönlülük amorf bir konsepttir ve derin yararlılık atmosferinin dağıldığı şu günlerde en iyiyi ölçmenin sadece bir yolu var: hangi motosiklet daha çok kişiyi, daha uzun süreler memnun etti? Bunun tek bir cevabı olabilir.
Honda’nın kül olan V4 hanedanlığından 1986 yılında doğan VFR750 asla bir spor motosiklet olmadı. O, RC30’un rolüydü. Yeni yarış replikalarının performansıyla yarışmakta isteksiz VFR, daha önce var olmayan yeni bir Pazar yarattı. En başından itibaren çok yönlü bir motosikletti o. Kullanışlı, pratik, gösterişsiz, pist odaklı olmayan; ama tur için de tasarlanmamış. İstediğimizin hoş motosikletler olduğunu bilmediğimiz zamanlarda üretilmiş, sadece ve gerçekten çok çok hoş bir motosiklet.
Yıllar geçtikçe VFR biraz büyüdü, yeni şasi tarzına, daha iyi lastiklere ve daha keskin frenlere kavuştu. Tasarım değişti; ama gerekli hatlar korundu: zayıf tam karenaj, sportif sayılabilecek sürüş pozisyonu, yönetilebilir yol tutuş ve performans. 1998 yılında motor büyüdü ve yakıt püskürtme sistemi eklendi. 2002 yılında tasarım daha keskin hatlara kavuştu ve motora VTEC değişken supap zamanlaması eklendi. Ancak prensipler aynı kaldı. Yüz binlerce müşteri tarafından satın alındı ve hiç birinin motosikletinden pişman olduğunu hayal bile edemiyorum.
Honda VFR’yi üretmeye ve sütünü sağmaya devam ediyor. Son zamanlarda Crossrunner’ı piyasaya çıkardılar; özünde 2012 yılı için yeniden paketlenmiş bir VFR. Bir yıl önce başrolde daha büyük, daha ihtişamlı VFR1200 vardı. Gelecek yıl 1200 Crosstourer VFR temasının başka bir varyasyonu olacak.
800’ün bunların hepsinden daha uzun yaşayacağına bahse varız.
Öneri: Bir egzoz takın ve o V4’ün sesini dinleyin.
ALINTI : MOTORON
6 Honda CBF1000F
2010’dan günümüze, 998 cc, 16 supap, sıralı dört silindir, 102 bg, 230 km/s
Honda kalite, detay, kullanışlılık ve her motosikletinin çok yönlü kullanışlılığıyla meşhurdur ve CBF1000F de bunun bir kanıtı. 600 ve 1000’lik modeller her zaman sorunsuz, düzgün tutumlar sergilemiştir; ama 2010’da geliştirilen model son derece kabiliyetli. Sıralı dört silindirli türbininden alınan daha fazla güç, daha büyük depo ve geliştirilmiş şasisiyle, (ayarlanabilir) sürücü alanı, dillere destan sürüş kalitesi, harika göstergeler ve en dengeli, sorunsuz yol tutuşu sunuyor. Suzuki GSX gibi motosikletler bunun yanında hantal çirozlar gibi kalıyor. Her yolda, her durumda 1000F güven içinde ilerlemenizi sağlıyor.
Öneri: Sıkıcı olduğu konusundaki yorumlara aldırış etmeyin.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_009.jpg
5 Triumph Tiger 800XC
2011’den günümüze, 800 cc, 12 supap, sıralı üç silindir, 84 bg, 208 km/s
Eskiden rakipsiz olan Sprint ST’nin yanından dörtnala geçen Tiger 800XC, bu güne kadar üretilmiş en esnek Triumph. Tümseklerden sekerken, apekslerden geçtiğinde göründüğünden daha mutlu görünse de asfalt yolları, yol temelli motosikletlerin çoğundan daha büyük başarıyla alt ediyor. Pist gününde bu motosikletle geride kalmazsınız. Tura çıktığınızda da zorlanmazsınız. Tek depoyla 320 km menzil, büyük miktarda eşya taşıma kapasitesi, geniş oturma alanı standart konfor seçenekleri. En çok yönlü kullanım alanı sunan çok yönlü motosiklet 800XC’yi yenmek gerçekten zor.
Öneri: Çok yüksek motosiklet olduğunu bilin; patika motosikleti değil.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_010.jpg
4 Ducati Multistrada 1200
2010’dan günümüze, 1198 cc, V2, 142 bg, 237 km/s
Macera motosikletleri hala iyi satıyor. BMW R1200GS’in üretimini yetiştiremiyor, Triumph Tiger 800’le voliyi vurdu, Yamaha, Honda ve Suzuki’nin rakip modelleri var.
Dikkatinizi çekerim, Ducati farklı bir oyun oynuyor. Bir GS özentisi tasarlamak yerine, dünyayı dolaşacak katırı, kendi yöntemleriyle inşa ettiler. Multistrada’nın koca bir gagası, yan çanta bağlama noktaları, enduro benzeri bir sürüş pozisyonu, yarı dişli lastikleri olsa da o aslında yeni bir tür her işi yapan uzmanların ilk örneği.
Yönlendirmesi süper hafif, ayrıca üstün gaz tepkileri ve orta devir gücü sunuyor, yani sportif. Tur işini de başarıyor; çünkü oturuş şekli konusunu mükemmel şekilde ele almış. Yeterli yolcu alanı, etkili bir ön camı ve Ducati’nin ürettiği en iyi aynaları sunuyor. “S” versiyonunu alırsanız, şehir içinde takılmak için bile sürüş modu var. Ayrıca, derelerden sıçrayarak geçemese de “enduro” modu çamurda fazla yanlamamasını sağlıyor. “Çok yönlü” kavramı sözlüğe girecekse, yanına “bkz. Multistrada” yazmaları gerekir.
Öneri: Dunlop Sportsmart’lar harika
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_011.jpg
3 Yamaha FZS1000/FZ1
2001’den günümüze, 998 cc, 20 supap, sıralı dört silindir, 120 bg, 249 km/s
Arada bir, bazıları, hedefi tam on ikiden vuran bir motosiklet üretirler ve zamanlaması da mükemmeldir. Sadece doğru motosiklet değil, doğru motosiklet, doğru zamanda. Fazer 1000 harika bir örnek.
Son nesil bir spor motosiklet motorunu eski teknolojiye sahip fakat yetenekli bir şasiye takmak, sonra da ona bir roadster sürüş pozisyonu vermek o kadar da efsanevi bir davranış değildi. Bandit 1200’de ve 90’larda ZR, GSX ve CB’nin 750 cc’lik versiyonlarında bunu görmüştük zaten.
Ama Fazer doğruyu yakaladı, tam da sürücülerin kullanışsız, deli işi spor motosikletleri sorgulamaya başladığı anda. R1 motoru, sulandırılmış, pörsük bir eski karması değil. Ciddi bir makine. Şasi ilham vermiyor; ama iyi çalışıyor. Tasarım kaslı ve şık olmak arasında doğru dengeyi yakalıyor. Bakması zevk veriyor, yavaş sürmek zevk veriyor, sert sürmek zevk veriyor, bozuk yollarda keyifli, selenin üzerinde bir gün geçirdikten sonra bedeni mutlu ediyor, sevmek istediğiniz zaman garajda insana zevk veriyor.
2006 yılında baştan yaratılan Fazer spora daha fazla önem vermeye başladı; ama her iki motosiklet de geçek anlamda her isteğinizi yerine getirir. Kolaylıkla.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_012.jpg
2 BMW R1100/1150/1200GS
1993’ten günümüze, 1085 cc, 1170 cc, 71-87 bg, 195-217 km/s
“Dev patika motosikleti” sıra dışı bir konsept olmalıydı, fuarlarda insanların merakla izlediği; ama satın almadığı bir konsept. Eski teknolojiye sahip olmakta inat eden (hava soğutmalı), heyecanla dışarı fırlamış silindirler, garip bir süspansiyon sistemi ve rahatsız edici tasarımı bir araya getirirseniz, motosiklet kesinlikle çabucak unutulur.
Fakat 2011 yılında hiçbir şeyi öngöremiyorsunuz. Çirkin şehir içi motosikletleri, şehrin göbeğindeki oto parklarda yatıyor. Düşük kilometrede, noktasız güzellikler sadece güneşli Pazar günlerinde sokağa çıkıyor. Uzun yol için tasarlanmış cruiserler teneke kutular gibi ses çıkararak feribotla bir yerlere geçiyor. Birkaç sessiz kahraman da lastiklerini çamura batırıp macera motosikleti deneyimini sonuna kadar yaşamaya çalışıyor.
GS ise sadece yol dışında da gidebildiği için müthiş bir genel kullanım motosikleti değil. Tüm kusurlarına rağmen, tam anlamıyla şartlara uyum sağlayabilen esnek bir yol motosikleti. 1100 modern tasarıma geçiş yaptı, 1150 şöhreti yakaladı, 1200 ise noktayı koydu. Çok yönlü motosiklet anlayışımızı değiştirdiler, tanımı genişlettiler ve pek çok kopyaya ilham kaynağı oldular. Hiç birinin BMW’nin yarısı kadar bile başarılı olamaması durumu açıklıyor.
Öneri: Sıradan olmaktan korkmayın.
http://www.motoron.com.tr/tema/userfiles/images/her_isi_yapanlar_013.jpg
1 Honda VFR750/800/VTEC
1986’dan günümüze, 748 cc, 16 supap, V4, 92 bg, 241 km/s
Evet, bunu tahmin etmek zor olmadı. Bunu yazacağımızı çoktan tahmin etmiş olmalısınız. Sadece başkalarından farklı olmak için sahte sonuçlar yayınlamak istemeyiz: Honda VFR bu güne kadar üretilmiş en iyi çok yönlü motosiklet.
Örneğin Tiger 800XC kadar esnek olmadığını öne sürebilirsiniz. Triumph pistte VFR’nin tozunu yutar, yolda yakalar, toprakta ise kıçını tekmeler. Fazer 1000’in sürüş pozisyonunun daha hoş olduğunu savunabilirsiniz. Multistrada’nın daha kuvvetli olduğunu ve daha iyi yol tutuşa sahip olduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat çok yönlülük amorf bir konsepttir ve derin yararlılık atmosferinin dağıldığı şu günlerde en iyiyi ölçmenin sadece bir yolu var: hangi motosiklet daha çok kişiyi, daha uzun süreler memnun etti? Bunun tek bir cevabı olabilir.
Honda’nın kül olan V4 hanedanlığından 1986 yılında doğan VFR750 asla bir spor motosiklet olmadı. O, RC30’un rolüydü. Yeni yarış replikalarının performansıyla yarışmakta isteksiz VFR, daha önce var olmayan yeni bir Pazar yarattı. En başından itibaren çok yönlü bir motosikletti o. Kullanışlı, pratik, gösterişsiz, pist odaklı olmayan; ama tur için de tasarlanmamış. İstediğimizin hoş motosikletler olduğunu bilmediğimiz zamanlarda üretilmiş, sadece ve gerçekten çok çok hoş bir motosiklet.
Yıllar geçtikçe VFR biraz büyüdü, yeni şasi tarzına, daha iyi lastiklere ve daha keskin frenlere kavuştu. Tasarım değişti; ama gerekli hatlar korundu: zayıf tam karenaj, sportif sayılabilecek sürüş pozisyonu, yönetilebilir yol tutuş ve performans. 1998 yılında motor büyüdü ve yakıt püskürtme sistemi eklendi. 2002 yılında tasarım daha keskin hatlara kavuştu ve motora VTEC değişken supap zamanlaması eklendi. Ancak prensipler aynı kaldı. Yüz binlerce müşteri tarafından satın alındı ve hiç birinin motosikletinden pişman olduğunu hayal bile edemiyorum.
Honda VFR’yi üretmeye ve sütünü sağmaya devam ediyor. Son zamanlarda Crossrunner’ı piyasaya çıkardılar; özünde 2012 yılı için yeniden paketlenmiş bir VFR. Bir yıl önce başrolde daha büyük, daha ihtişamlı VFR1200 vardı. Gelecek yıl 1200 Crosstourer VFR temasının başka bir varyasyonu olacak.
800’ün bunların hepsinden daha uzun yaşayacağına bahse varız.
Öneri: Bir egzoz takın ve o V4’ün sesini dinleyin.
ALINTI : MOTORON