Kullanıcı Adı: Şifre: - Şifrenizi mi Unuttunuz?
Raptor Riders'a Henüz Üye Değil misiniz? Lütfen Kayıt Olun!

Sayfa 2 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci 1234 SonuncuSonuncu
Toplam 34 adet sonuctan sayfa basi 11 ile 20 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #11


    İlker KENAR
    EmekLi Devlet Mağduru
     DD-250-e-10 Spyder
     ESKİŞEHİR
    Üyelik:20.Şubat.2014 | Yaş: 43
    Mesajlar: 4,806  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    6,782
    Beğenilmiş
    3,487
    **ÇÜNKÜ HALA TANRININ ŞEVKATİ VAR**


    Hayfa..
    Şubat 2008..

    ‘’-Öyle hızlı çöküyor ki herşey… ‘’
    Melis birden sözünü kesti : ‘’- Ya senin gayen ne arkadaş? Bu sözlerle beni yatağa atamayacağın kesin’’dedi şuh bir tebessümü yüzüne sererken…
    Yurdakul hiddetli ama yumuşak tonda sesini kullanan bir derviş gibi:
    ‘’- Bi sus a.... koyayım.. Gördüğün üzere etinle ilgilenmiyorum. Türüne karşı vejeteryanım ben. Korkma!’’
    Ve arkasından bozulan Melis’in gözlerinden alarak gözlerini ,genele hitap etmeye kaldığı yerden devam etti.
    ‘’-Evet,yakında izlerken bir sigara içimi bile süre kalmayacak. Sabır yada sebatın sabit ivme ile çöküşüyle silinip giderken o kabullenme hissi ,sanırım daha tahammülsüz oluyor insan evladı ahlaka. Ne gerek var zaten?Ha!! Ne gerek var!! Yaşamak için akıla ihtiyaç var ise ve mantık tek temel ise ahlaka ne gerek var? Zeki bir ahlaksız olarak hayatta kalınabilecek ise ahlak sahibi bir aptal olarak neden ölmeye çalışıyor tüm insanlar? Ya da şöyle düşün eğer bir erdem sahibi olarak ahlakın çizgisinde yürüyecek ise insan akıla yada mantığa ne gerek var? Hangisi benim için? Hangisi senin? Kimiz diye sormadan önce hangimiz kimin değerlerini tüketecek, hangimiz kimin değerleri önemseyip sonuna kadar yanında duracak bunu bilmelisin. Bilemeyeceğin pek çok şey,pek çok değişken de var elbette,mesela zaman… Dedim ya öyle hızlı çöküyor ki her şey;zekiler,ahlaklı-ahlaksızlar,aptallar,erdemliler ve mantıksızlar bile unutabiliyor aslında neden var edildiğini…Düşün benzinin tamamen tükendiği gün Porsche sahibi olmak gibi.. Ve zaten konumuz o unutulmuş, p.ç gibi bir köşeye atılmış ve atıldığı köşede göze batan-bakan ‘’insan’’…
    Melis dahil diğer kızlar birbirlerine ve bu iki adama bakıp duruyorlardı. Hayatlarının manalarını bulmak,eğlenmek, biraz zamandan ve hayattan çalmak için çıktıkları bu uzak yolculukta kendi memleketlerinden gelen tiplerden ömürlük bir ders alabilecekleri akıllarının ucundan geçmemişti. Yurdakul konuştukça herkes kendi derisinin altından kalbine sinsice ilerleyen öz bıçağı yüzünden ötürü irrite oluyordu.
    - İçecek miyiz salak salak konuşacak mısın? Nesin sen ya?
    - Melis lütfen bırak konuşsun.
    - Evet , konuşsun Melis.Dinlemek istiyoruz,en azından bize saygı göster.
    ‘’-Yakın temastayım gecelerdir kendimle. Tanrı yukarıdan ,görevlileri ise her yerden gözlüyor beni. Anlaşılan karanlığımı kolaçan eden bir çift gözüm yalnız değil. Yalan söylemenin acısını ve hazzını aynı anda hisseden bir yetim gibi yalanların da sermayeye yontulacak bir yönünü bulmuş olmalıyım ki hiç yaşamadığım hikayeler tasarlıyor ve sırf bana acıyıp sevsinler diye anlatıyorum insanlara. Bak yine yalan söyledim ama kimse anlamadı. Hikayeler tasarlayıp anlattığım doğru ama bunu sevgilerini sunmaları için değil kalkanlarını indirmeleri için yapıyorum. Bu şekilde hem onlara kendileri dışında birşeyi tanıma fırsatı veriyor hem de huzurlu bir şekilde kandırılmalarını sağlıyorum. Dikkatle bakın karanlığıma, ben kurbanının canını yakmadan öldüren bir katilim. Efsunum sevimli ve böyle besleniyorum körelmeye yaklaşmış yaşamlardan. İçlerindeki yalanları kendiminkilerle değiştiriyorum. Bir nevi estetik al gülüm-ver gülüm! Modern son için modüler bir tükeniş… Ne son ama! Her hikaye bitişinde bir yaşamdan çalan, çaldığını daha huzur vericisiyle değiştiren ve yeni bir yaşama sıçradığında minik rutinini heyecan verici bir şekilde tekrarlayan… Bana ne olduğumu sormuştun, al işte ben buyum; yalan yiyici! Günahlarınızı daha hafif olanlarıyla değiştiriyorum.Bundan dolayı kendim ve sizin için O’ndan sürekli af diliyorum. Çünkü hala Tanrı ‘nın şevkati var.’’

    Tahsin votka şişesi tutmuş, bardaklara milimetrik bir eşitlikte paylaştırmaya çalışıyordu. Kızların kafası karışmış, Yurdakul’u hem deli hem çekici olarak bulmaya başlamışlardı. Yurdakul ise sedir önü pencereden gözünü şehrin ışıklarına dikmiş uzaklara bakıyordu.Hayfa limanı evlatlarını kaybettikten sonra acısını manipüle etmiş bir anne kadar gizemliydi. Bir yada iki saat sonra sarhoş bir sabaha daha merhaba denecekti ve akılda kalanlar gece başlamadan önce olanlarla aynıydı. Tek fark herkes kendi kalbindeki dikeni tespit etmişti.Kendisine kur yapılmamasından dolayı huysuzlaşan ama ilk defa birlikte sabahladıkları erkeklerle oturur vaziyette bulunmaktan ve bedenlerine dokunulmamasından huzur duyabilecek kıvamda idi kızlar. Tahsin ise Adalet heykeli olmaya karar vermişti kanındaki votka oranı arttıkça.. Yurdakul ışıkları ve odadaki sessizliği tartarken Tahsin’i hayal ediyordu..Kutsal bakire Tahsin… Göğüsleri olmayan ,seyrek bıyıklı ,telaşlı adalet heykeli;Tahsin.. Tahsin hayalinde ise asla dokunamayacağı Melis’in bacakları..
    Ülkesinden bu kadar uzaklara ilk kez açılan insanların ortak cüretkarlığı… Tanınmamanın verdiği avantaj ile içinde kalan her istek kırıntısını coşkun bir şekilde değerlendirmeye and içmişçesine içen,sevişen,küfreden, giyinen,sevişemeyen insanlar… Sonuç toprak parçalarının,geleneklerin,inançların ötesinde hep aynı; yalnızlık…
    Ve işte kadehler yine havada! İçmenin herkes için farklı manaları olmasına rağmen içilenin aynı olması ne garip! Aynı şeyi içen ama içtiğinin etkisini farklı farklı yaşayan ve değişik sonuçların getirilerini yaşayan bünyeler..
    Başka konuşma yaşanmadı. Boşaldıkça sehpaya inen kalkan bardakların,gerektiğinde açılıp-kapanan votka şişesinin kapak sesi.. Herkes yorgundu Yurdakul dışında.. O ise odadaki kadınlarla sevişmek yerine yalnızlığının ırzına geçiyordu ve mırıldanıyordu gözleri pencereden dışarıda ,sessizliği bozarak:

    ‘’Ervah-ı Ezelden levh-i kalemden,
    Bu benim bahtımı kara yazmışlar
    bilirim güldürmez devr-i alemden
    bir günümü yüz bin zara yazmışlar..’’
    alibaba07 (21.Şubat.2018), aycanblmts (21.Şubat.2018), Bahadır (24.Şubat.2018), CELİL (20.Şubat.2018), Mehmet A. (20.Şubat.2018), newmoon06tr (20.Şubat.2018), Raci06 (20.Şubat.2018), WOLF (20.Şubat.2018) Bunu beğendi.

  2. #12


    İlker KENAR
    EmekLi Devlet Mağduru
     DD-250-e-10 Spyder
     ESKİŞEHİR
    Üyelik:20.Şubat.2014 | Yaş: 43
    Mesajlar: 4,806  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    6,782
    Beğenilmiş
    3,487
    Büyütemediğim yazının eskizini buldum ; buyurunuz ..

    A Y I


    -Hadi kurun bakalım masayı!
    Ceketinin yakasını düzeltir gibi fiyaka yapıyor. Yanındaki şık ve taş iki kadından anlaşılacağı üzere gayet dolgun bir cüzdanı var.
    -Her zamanki gibi mi Mithat Bey?
    -Evet canım. Donat işte. Bu iki değerli hanıma layık bir servis olsun.
    -Tabii ki efendim,zevkle!
    Adamla göz göze geldim yine.Hemen karşımdaki masa. ‘’ Buradayım lan ben ve hiç ölmeyeceğim!’’ der gibi bir bakışı var. Yada ‘’Ölürsem de sadece zevkten ölürüm ,o kadar! ‘’ der gibi.O kadar ki, masamdaki ufak rakı şişesi bile utancından kendisinden kat kat pahalı olan süslemeli peçeteliğin ardına saklandı. Rakı ve roka. Lakin balık yok. Balık sevmem ben. Tavukla büyüdüm. Hiç havyar yemedim. Balık boku yemeye de zaten niyetim yok.
    -Mithat Bey inanın çok sevindik. Geçen bahsettiğiniz o anlaşmayı imzalamışsınız.
    -Evet. Her zaman dediğim gibi hanımlar; tuttun mu koparacaksın!Ahahahahahahaha!!!
    Şuh kahkahalar,gevrek gülüşler, boğucu parfüm kokuları… He ,bir de ‘’her zaman’’! Detaylar çoktan ezberlenmiş.Adam ne yiyecek ,ne içecek,ne söyleyecek belli! Aklıma birden Sezen Aksu geldi . Rakıdan galiba.‘’Zaman sadece birazcık zaman/Geçici bu hırs bu intikam/Acılarımız tarih kadar eski..’’ Evet,evet rakıdan. Işıl ışıl bir ayna gibi parlayan bıçaktan sol göz bebeğimi kontrol ediyorum.Kan oturmuş yine. Sezen’in ‘’zamanı’’ yada Einstein’ın … Onlara eyvallah. Lakin Mithat her dilimini zaptetmiş gibi zaman denen pastanın ve kimsenin bıçağın üzerinde kalanları bile sıyırmasına izin vermiyor .Kanıma dokundu.En çokta rakıdan ve sinirden sol göz bebeğimin etrafında maskesini takmış,barikatını kurmuş ,kılcal damarları patlatırcasına direnmeye hazır olan kanıma!
    -Azracım sen neler yapıyorsun? Boşandığını duydum,inan çok üzüldüm.
    Üzülmek?..
    Bu kelimeye,hisse,kavrama hiç yabancı değilim. Üzülmek deyince annemden ayrılmak gelirdi aklıma. Onbeşine kadar sivildim.Onbeşinden sonra flu militer!’’Hazırlama Okulu’’ denen bir yerde olabildiği kadar şekillendi benliğim. Hazırlama! Orduya,vatana,millette hazırlanıyorduk.Peygamber Ocağı idi. Öyle denir ya! Lakin hiç peygamber yoktu. Sadece subaylar vardı.Peygamberlerin yerine sadece Subaylar!Harbiyeli Subayların bile subay olarak kabul etmediği Öğretmen subaylar! Gelecekte büyüyen rütbelerle doğru orantıda şişen egoları tatmin edecek ‘’ast’’lar gerekiyordu. Bu da bir çeşit endüstriydi. Militer Kast Endüstrisi!Ve o körpe astlardan biri olarak en çok hasta olduğumda özlerdim annemi.İşte özlemek buydu benim için. Sonraki onbeş yılda ast-alt olamamanın cezasını çektim.Sonra bir gün bir kağıt geldi tıpkı ailem tarafından zorla sokulduğum o sınavın sonuç kağıdı gibi. Bir zarf! ‘’Ordunun şeref ve haysiyetini ayaklar altına almak…’’ yazıyordu içinde. Olympus’takiler beni militer mitolojinin dışına koymuştu. Hoş,belki bir miktar sütüm ve mayam da bozuktu. Metallica’nın şarkısındaki gibi ‘’Come Crawling Faster /Obey Your Master!’’..Hızlıca sürünüp itaate gelememiştim işte! Ben gelemediğim için bir zarf gelmişti;resmi siktirname!Üzülmek sonrasında şekil değiştirip annemin ölümü haline geldi. Üzülmek;evladının resmi kanalların beyanıyla bir ‘’şerefsiz’’ olduğunu öğrenince fazla dayanamayıp ölen bir anne oldu! Kimi uyanıkların milyon dolarları hortumladığı bir ülkede borcunu ödeyememenin adıydı ‘’şerefsizlik’’! Yani ne bilecek yan masadaki Mithat üzülmeyi! Yavşak! Büyük olasılıkla daha askerliğini bile yapmamıştır!
    Dinlemek istemiyorum aslında onları. Sadece denize bakmaya çalışıyorum. Onun üzerinde uçuşan ve balık kovalayan martılara yoğunlaşmaya çalışıyorum. Onlarcasının arasında iki tanesi dikkatimi çekiyor. Diğerlerinden farklılar. O ikisi balık peşinde değil sadece flört ediyorlar. Bir anlığına dağılıyor kasvetim.Sanki huzurla doluyorum.
    -Bakar mısınız!Garsooon!Beyefendinin yerini değiştirir misiniz çok rica etsem.Lütfen bizi rahatsız ediyor!
    Garson bana doğru geliyor. Tahminen ellilerinin sonunda,yakışıklı bir abi.Yüzünde bir miktar mahçup tedirginlik ama yoğunlukla otoriterlik var.
    -Beyefendi buyurun sizi şuradaki masaya alayım.
    -Niye alıyorsun abi?
    -Beyefendi rica ediyorum !
    Rakımdan büyükçe bir yudum çekip kollarımı yukarı kaldırıyorum kucaklanacak bir bebek gibi ‘’-Al abi.’’
    -Anlayamadım??
    Anlayamazsın tabii. Ben de anlamış değilim. Sevgisizlikten çelimsiz kalan bir bebek vücudu gibi ruhum.
    Mithat giriyor araya kravatının düğüm noktasını huzursuz ama güçlü bir şekilde düzelterek!
    -Beyefendiiii! Burası bir restoran ve yemek yiyiyoruz burada!
    -Tamam,yiyin.Benim için bir sakıncası yok.
    -Ama bizim için gaz çıkarmanızın sakıncası var!
    Gaz çıkarmak? Hassiktir! Osurdum mu lan ben? Hadi osurmak neyse de müziğin sesini bastıracak kadar kuvvetli mi saldım! Yer-gök inleseydi mutlaka ben de duyardım.Tabii kendimi martılara fazla kaptırmadıysam!

    -Osurdum mu ben? Eğer saldıysam özür dilerim. Farkında değilim. Martılar çok güzel uçuşuyordu.Dalmışım.Hem altı-üstü bir osuruk.Sen yapmıyor musun hiç?
    -Maganda işte! Bunun gibileri buralara almayacaksın.Mağaradan çıkmış,kendini dağda zannediyor AYI !

    -Sönmez Bey lütfen sakin olun.
    Zaman ve mekan…Sağlam bir yumruktan sonra yerden kalkan ve kendine yeni gelen bir boksör gibiyim. İsmimi ne ara söyledim? Gözümün kendi masamın üzerinde duran yarım bardak rakıya takıldı.İyi de ben niye Mithat’ın başucundayım ve neden elimdeki bıçak Mithat’ın boynunda?Aslında biliyorum.Nasıl olduğunun bir önemi kalmıyor o an. Orospu çocuğu dese,sinkaflı küfürler etse bu an yaşanmayacaktı. Çünkü biliyorum annem temiz bir insandı.Lakin Ayı!!!Hayatım boyunca üzerime kurulmaya çalışan tüm baskılarla, uğradığım tüm zulümlerle yattığı kış uykusundan zorla uyandırılmış bir hayvan bu ve kontrol edemiyorum ben onu! Bu yüzden ortaokulda sevdiğim kızın burnunu kırdım.Nedeni bu işte.Ayı! Ayı !
    -Sönmez Bey,polis çağırdık.Şimdi bıçağı bırakıp giderseniz güvenlik size müdahale etmeyecek.
    Oturduğum masa dikkatimi çekti. Apocalyptica ‘nın üyeleri oturmuşlar yanlarında da Müslüm Baba! Yüzünde bir tebessüm,eliyle işaret ediyor kal gitme diye. O güzel,buğulu sesiyle başlıyor rahmetli ‘’Zaman sadece birazcık zaman’’… Hiçbir yere gitmiyorum.Gidemem çünkü bu benim anım! An benim için hazırlandı.Hanımlardan özür diliyorum ve herkesin affalmış bakışları arasında Mithat’ın boğazını kesiyorum!Garsonun feryadını duyuyorum şarkı arasında ‘’Sönmeezz Beeeeey!’ Göğsümde bir yanma oluyor.Bakıyorum avuç dolusu kan. Karşıda memurlar.Çok sonra geliyor kulağıma mermi sesi. Son bir gayretle yere düşmeden Mithat’ın şarap bardağını almaya çalışıyorum lakin baba işaret ediyor ve ekliyor
    -Haydi ayı oğlan! Gittiğimiz yerde daha fazlası var!
    Sönüyorum.Eksik çocukluğum yüzünden fazla anı toparlayamayan zihnimde bisikletim beliriyor birden.Annem tutmuş selesinden .Sönüyorum.Yine çocuk bedenim!Yaşasın!Binip sürüyorum.Esaret bitiyor,bitiyor ,bitti.
    -Haydi oğlum.
    -Geliyorum anneciğim!
    Bahadır (24.Şubat.2018), CELİL (20.Şubat.2018), Mehmet A. (20.Şubat.2018), newmoon06tr (20.Şubat.2018), Raci06 (20.Şubat.2018), WOLF (20.Şubat.2018) Bunu beğendi.

  3. #13


    İlker KENAR
    EmekLi Devlet Mağduru
     DD-250-e-10 Spyder
     ESKİŞEHİR
    Üyelik:20.Şubat.2014 | Yaş: 43
    Mesajlar: 4,806  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    6,782
    Beğenilmiş
    3,487
    K A D E R(Latin Kafası)

    -Mi hermano me esperará en la plaza.Nos veremos dentro de una semana. (Kardeşim beni meydanda bekleyecek.Bir haftaya kadar görüşeceğiz.)
    Tamam dercesine başımı sallayarak onaylıyorum yanımdan ayrıldığı için hüzünlenen Esperanza’yı. Sarılıyoruz.Simon Bolivar Meydanına doğru yola çıkıyor ben ise az önce üzerinden kalktığım için birinin kapmasından endişe ettiğim bar taburesine . Ne zaman ve nasıl geldiğimi hatırlamadığım Caracas’ta bilmem kaçıncı gün… İçmemeye söz verdiğim annem geliyor aklıma. Ama onun artık olmadığı bir dünyada onun memesinden içtiğim süt gibi gelen içkiye tutunuyorum. Esperanza çok üzülüyor bu halime. Ama uzun yaşamak gibi bir kaygım yok. Olsaydı Venezuela’nın barrio denen nam-ı diğer varoşlarından birinde ,dillerini bile yarım yamalak bildiğim latin suçlularının arasında bir beyaz olarak altıma işeyecek seviyeye kadar içmezdim. Barrio Adentro! Suç oranı %90 ! Turist isen bir geceyi zor çıkarabilirsin. Lakin hali hazırda sağım.
    -Hepinizin amına koyayım!
    Çevremdekiler aptalca bakıyor,kısa bir süreliğine dağılan dikkatle başlayan sessizlik yine gürültüye dönüşüyor. Küfrettikten sonra kahkaha atıyorum.Onlar da ben kahkaha attığım için gülüyorlar. Aklıma estikçe türkçe küfürler savuruyorum. İstanbul’da cinayet sebebi olacak bu eylemim burada tebessümle karşılanıyor. Anlamıyorlar. Zaten ben de anlamıyorum.Sadece yanımdaki taburede oturan papyonlu ihtiyar şiddetli baş ağrısı çektiği için anlayabileyim diye yavaş yavaş sıralıyor kelimeleri ‘’-No me gusta que gritéis tanto! ‘’Bu kadar bağırmam hoşuna gitmemiş. ‘’Eyvallah hacı’’ diyerek sırtını sıvazlıyorum.Tebessüm ediyor.
    Hava çok sıcak. Tükettiğim her bardak içkiyle daha da sıcak oluyor. Barın hemen karşısında Bolivarcı bir mahalle okulu var. Günboyu çalışmak zorunda olan ve çocuğuna bakacak kimsesi olmayan kadınlar çocuklarını buraya bırakıyorlar. Esperanza’nın dediğine göre kimileri çalışmasa da üç öğün düzenli yemek yiyebilmesi için evlatlarını buraya bırakıyormuş. Bizim oraları düşünüyorum. Mc.Domaltlarda hayvan gibi yiyen obez insanlar geliyor aklıma. Bir tabak yemeğe sırf gösteriş olsun diye 500 lira veren ve son model telefonundan masasının fotoğrafını çekip paylaşan ucubeler geliyor aklıma. Fakirlikten bacakları incecik kalmış tüm çocuklar için gözlerim sulanıyor. Şu an hepsini öldürebilirim doymak bilmeyenlerin! Her birini tek tek öldürebilirim! Yaşasın Bolivarcı Devrim! Yaşasın bitmeden tükenmeden hep güzel kalan kafa!
    -Ayer mi hijo tuvo que ir al médico!
    Bu kez papyonlu hacı bağırıyor! Belli ki kafası iyice güzel olmuş. Dün oğlunun doktora gitmesi gerekmiş. Ama gitmemiş.Daha doğrusu gidememiş. Oğlu dün bir trafik kazasında ölmüş.Ne dediğini bilmiyor. Gözleri dolu dolu,saatlerdir uyumamış, belli. Tekrar sırtını sıvazlıyorum. Ona da sövdüğüm için utanıyorum kendimden. Sevdiklerini kaybetmiş bir ihtiyar olarak ölme fikri ,nefesimin bir gün yalnız ve yorgunken duracağını düşünmek beni delirtiyor.Çok çaresiz hissediyorum kendimi.
    Yarım –yamalak ispanyolcam ile teselli etmeye çalışıyorum. Ellerimi açıp bir Fatiha okuyorum oğluna. Dikkatle bakıyor bulanık gözlerle sonra anlıyor dua ettiğimi. Allah affetsin,içkiliyim ama bir dua okumadan geçemiyorum.
    Sahi neden buradayım? Kaç gün oldu tam olarak? Telaşla cüzdanımı yokluyorum. Oh,yerinde! Kader diyorum kendi kendime sesli sesli! Başka bir açıklaması yok çünkü. Nasıl açıklanabilir ki başka türlü! Uzun soluklu işimden atıldığım gece otuzbir çekmek için girdiğim kameralı bir sohbet odasında yüzüme melek gibi gülen Esperanza ile tanışmasaydım buraya nasıl gelecektim! Hayatım boyunca merak duyduğum dil olan ispanyolcayı biraz bilmeseydim Esperanza ile nasıl anlaşacaktık! Önce mail adresi sonra biraz telefonda sohbet… Ve hayatı boyunca İstanbul dışında annemin defin işlemleri için gittiğim Gümüşhane dışında bir yer görmeyen ben Venezuela’da gringoların ve turistlerin korkudan altına sıçtığı bir varoş bir semtte geberesiye içiyorum. Gitti ama geri gelecek biliyorum. Bu boktan hayatta bana değer veren tek kişi o kadın! Esperanza!
    Buena Vista Social Club’tan ‘’El Caretero’’ çalıp duruyor. İçeride birileri mangal yapıyormuş izlenimi verecek kadar çok sigara içen,dişleri sarı-siyah,durmaksızın uzun cümlelerle hayatlarını karşılarındakine anlatma telaşındaki latinler… Hepsi de güleç yüzlü! Çok tanıdık geliyor bana. Sanki Tarlabaşı’ndayım yada Üsküdar Selamsız’da! Kuştepe’deki askerlik arkadaşım Nejdet’e benzetiyorum garsonu biraz. Kulaklarımı tıkasam sanki İstanbul’dayım. Diller değişiyor, alfabeler ve kelimeler ama yürekler değişmiyor. Papyonlu hacı önünde duran şişeden tazeliyor bardağımı. Babasını hiç tanımamış biri olarak oğlunun acısını şişelere gömen bu asil insanı selamlayarak kaldırıyorum bardağımı! Minnetle tebessüm ediyor. Bir hafta daha bekleyebilmek için bir umudum oluyor. Bu sıcaklık, bu vicdan beni hayata yeniden bağlıyor bir süreliğine. Adını soruyorum.Söylüyor.Tam ben kendiminkini söyleyecek iken susturuyor. ‘’El hombre feliz’’ diyor bana. Mutlu Adam! Beni böyle çağıracağını söylüyor. Gariptir, mutlu oluyorum. Artık Esperanza’nın beni bırakmayacağına,geri geleceğine biraz daha inanıyorum.Kocasını benim için öldürecek.Benimle bir hayat yaşamak için başka çaresi yok.Birlikte Karayip kıyılarına gidip bir hayat kuracağız. Gelmezse beni öldürmüş olacak. Ama gelecek! Çünkü bu benim kaderim! Yeni bir başlangıç yapmam için tasarlanmış bol vicdanlı,bol tekilalı ve bol umutlu bir kader! Birinin benim yüzümden zarar görmesi üzücü ama evet yine de mutlu bir adamım ben! Esperanza da umudun ta kendisi! Koca bir umutsuzluğun içinde bu taburede onu bekleyeceğim.Çünkü bu benim kaderim…
    acryvz (21.Şubat.2018), Bahadır (24.Şubat.2018), CELİL (20.Şubat.2018), Mehmet A. (20.Şubat.2018), newmoon06tr (20.Şubat.2018), Raci06 (20.Şubat.2018), WOLF (20.Şubat.2018) Bunu beğendi.

  4. #14

    newmoon06tr - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Ali YENİAY
    R CMSGT.
     Suzuki Intruder M-800 (Thunderbolt)
     Ankara
    Üyelik:06.Ekim.2014 | Yaş: 53
    Mesajlar: 3,224  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    17,462
    Beğenilmiş
    2,878
    İlker, eline koluna, kalemine sağlık, yürü be birader, yüzün hep gülsün.

    ALE-L21 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    CELİL (20.Şubat.2018), centaur (20.Şubat.2018) Bunu beğendi.
    OF COURSE, AIR FORCE

  5. #15

    Chopper_alp - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Alp Moralı
    Öğrenci
     Regal raptor spyder 250E-10
     Ankara
    Üyelik:11.Ocak.2018
    Mesajlar: 726  |   B Rh (+)
    Beğenmiş
    1,111
    Beğenilmiş
    628
    Ellerinize sağlık, başarılarınızın devamını dilerim.

    F3211 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    centaur (20.Şubat.2018) Bunu beğendi.

  6. #16

    Raci06 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Raci ARTUN
    Mühendis
     YAMAHA XVS950 ( Kızıl Gonca)
     ANKARA GÖLBAŞI
    Üyelik:11.Kasım.2017 | Yaş: 53
    Mesajlar: 2,426  |   AB Rh (+)
    Beğenmiş
    11,899
    Beğenilmiş
    2,331
    Emeğine ve yüreğine sağlik..kitap formunda okumak isterdim. Umarim o da olur. Etkileyici bir tarzin var üstad.
    Selamlar.


    GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    centaur (20.Şubat.2018) Bunu beğendi.
    HAYATTA EN HAKİKİ MURŞİD İLİMDİR. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

  7. #17


    İlker KENAR
    EmekLi Devlet Mağduru
     DD-250-e-10 Spyder
     ESKİŞEHİR
    Üyelik:20.Şubat.2014 | Yaş: 43
    Mesajlar: 4,806  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    6,782
    Beğenilmiş
    3,487
    Alıntı newmoon06tr Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    İlker, eline koluna, kalemine sağlık, yürü be birader, yüzün hep gülsün.

    ALE-L21 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    Evvelallah abim..
    newmoon06tr (21.Şubat.2018), Raci06 (21.Şubat.2018) Bunu beğendi.

  8. #18


    İlker KENAR
    EmekLi Devlet Mağduru
     DD-250-e-10 Spyder
     ESKİŞEHİR
    Üyelik:20.Şubat.2014 | Yaş: 43
    Mesajlar: 4,806  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    6,782
    Beğenilmiş
    3,487
    Alıntı Chopper_alp Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Ellerinize sağlık, başarılarınızın devamını dilerim.

    F3211 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    Teşekkürler dostum..
    Raci06 (21.Şubat.2018) Bunu beğendi.

  9. #19

    Mehmet A. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Mehmet Altun
    SMMM
     Hyosung GV250 (KERATA)
     Ankara-Mamak
    Üyelik:28.Ekim.2017 | Yaş: 38
    Mesajlar: 3,493  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    18,403
    Beğenilmiş
    3,365
    Abi ellerine zihnine kalemine sağlık hepsi birbirinden güzel.
    "Ayı" bunu roman yapsanız çocukluğundan başlayarak bu bölümde sonu olacak şekilde çok güzel olur. Şahsen keyifle okurum

    Mehmet A.
    centaur (20.Şubat.2018), Raci06 (21.Şubat.2018) Bunu beğendi.
    İnsafsızlıklarınız İnfazınız Olacaktır...

    RegalRaptor 250E9B (KOÇ) (Anı yüklemesi tamamlandı) 2017-2021
    Hyosung GV250EFİ (KERATA) (Anı yüklemesi devam ediyor) 2021-

  10. #20


    İlker KENAR
    EmekLi Devlet Mağduru
     DD-250-e-10 Spyder
     ESKİŞEHİR
    Üyelik:20.Şubat.2014 | Yaş: 43
    Mesajlar: 4,806  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    6,782
    Beğenilmiş
    3,487
    Alıntı Raci06 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Emeğine ve yüreğine sağlik..kitap formunda okumak isterdim. Umarim o da olur. Etkileyici bir tarzin var üstad.
    Selamlar.


    GT-I9300 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
    Teşekkür ederim Raci Abi.. Senin gibi birinden bunu duymak çok gurur verici.. Bu yazılar yakın zamana kadar yazdığım hatta birinin kurucu ekibinde olduğum dergi ve fanzinlerde yayınlananlar.. Hiç kitap formatına koymak ,öyle yayınlamak aklıma gelmedi.. Yaklaşık 4-5 yıldır aktif bu camianın içerisinde,kıyısında,yamacındayım lakin hiç para kazanmadım. Sanki işin içine para girerse körelirim,hissettiklerimi,kurgularımı ,aklımdakileri değil ticari kaygıların güdüsünde sadece suni beğeni görecek cümleler kurarım/kurmaya kendimi zorlarım diye korkuyorum.Yazılmış ve bir kaç yıldır bekleyen bir romanım var , tüm hakları/yasal prosedürleri tamamlanmış.. Fakat henüz sandığımdan çıkarmadım. Yani bildiğin üzere hem yayın şirketlerinin olaya tamamen duygusal(!) bakması problem (yazara ve emeğine zerre saygı yok şanı-ismi yoksa) hem de ticari kaygılarımdan sıyrılıp aklımdaki ekonomik bağımsızlığı kazandığımda çıkarmak istiyorum ki kimse ''bak ,para için yazmış, tribünlere oynamış '' desin istemiyorum günü gelip mezara girdiğimde.. Herkes bir şekilde iz bırakmak istiyor hayata.. Ben bu yolu seçecek isem tamamen içim rahat olmalı diye düşünüyorum.. İmzam tam bağımsız olmalı..
    CELİL (20.Şubat.2018), newmoon06tr (21.Şubat.2018), Raci06 (21.Şubat.2018) Bunu beğendi.
    Konu centaur tarafından (20.Şubat.2018 Saat 23:59 ) değiştirilmiştir.

Sayfa 2 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci 1234 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
Yukarı Çık