İstanbul'dan, yaz sezonu için yola çıkmaya karar verdim. Motosiklet için yanıma birkaç şey almam gerektiğini biliyordum. İstanbul buluşmasında neler alıp almayacağımın tespitini yaptım bir süre. Sağolsunlar Uğurcan ve Ahmet Abi uzun yol için ped veya yastık ayarlamam gerektiğini söylediler ayarladım ve inanılmaz rahat ettim. Yanıma eşyalarım dışında; tornavida, bant, ip, somun anahtarı ve buji aldım. Eşya olarak da bir yelek ve iki adet atlet aldım.
Istanbul-Antalya yolculuğumu şu şekilde seyrettim; İstanbul-Bursa-Eskişehir-Afyonkarahisar-Isparta-Antalya. İstanbul'dan saat 07.30'da Yenikapı Vapur Seferi ile Bursa'ya 09.15 vardım. Bursa'ya ulaşmak için sürerek gelmekte ayrı bir tat olurdu ama onun da ayrı bir yoruculuğu ve sıkıntısı olacaktı.
Sabah çok erken saatlerde yaptığım kahvaltı yetmeyeceği için vapurda bir şeyler atıştırdım hem de zaman geçsin diye o vapur bir türlü gitmiyormuş gibiydi. Sonunda Bursa'ya vardım, kahvaltı yapmam gerekiyordu ama bir şeyler yediğim için sonraya bıraktım, sonraya bıraktım dedimse de çok dayanamayıp Bursa Çevre Yolunda bir yerde bir kahvaltı daha yaptım. Yavaş yavaş gitmeye çalıştım ama buluşma da söylendiği gibi izin yolda gitmeme izin vermiyorlardı, ben de bana söylenildiği gibi gazı 80 ile 90 civarında tutmaya çalışıp gitmeye çalıştım. Her 60-70 km sonra gördüğüm petrolde durup yakıt aldım hem de dinlendim çünkü petrollerin arasında ki mesafeyi bilmediğimden dolayı yolda kalmayı göz önüne alamazdım. Yolda giderken her chooper kullananlar selam verirken, diğer sürücü ve yolda görenlerin tuhaf bakışlarına maruz kaldım.
Eskişehir yolunda giderken yanımda hızla bir Harley'li geçip selam vermesi hoşuma gitti, daha sonra ilerde ki istasyonda yakıt almak için durduğumda aynı kişiyi görüp selam verdim yolda giderken gösterdiği samimiyeti orada göstermedi.
Eskişehir'i geçip, Afyonkarahisar'a girmeden otelimin olduğu yer olan Sultandağı tarafına giderken manyak bir chooper kullanıcısı (oranın yerlisi tahminimce) hızla geçerek önümde hareketler sergilemeye başladı. Ben hem yorgunluk hem de umursamazlıkla devam edince bir süre sonra oluk yollarının oradan karşı anayola girip geri döndü.
Otelde bir gece kalıp sabah saatlerinde yola çıktım. Motor hala saatler geçmesine rağmen ılık haldeydi. Bastım marşa koyuldum yola, Isparta yoluna doğru gitmeye başladım. Yavaş yavaş yol asfalttan taş, toprak yola dönmeye başladı zıplaya zıplaya yol almaya başladım. Yavaş yavaş gidiyorum ama o manzaranın tadı inanılmaz şekilde tatmin ediyordu. Km göstergesine baktım, uzun bir süre yakıt alamadım çünkü o yol boyunca herhangi bir petrol koyulmamış, bir kaç küçük köye girmeyi düşündüm... Şirinlerin köyü gibi devlerin evi gibi sultanların bahçesi gibi yerlerden geçiyordum. Yolda iki yabancı plakalı motosikletli gördüm yavaş yavaş ters yönden geliyorlardı. Ben de onları görünce yavaşladım yol zaten bana aitti. Biraz daha ilerleyince ağaçların arasından bir koptu gördüm tek yönlü ve küçük bir yerdi, karşıya baktığımda tırlar geliyordu. Geçmelerini bekleyip ben de gectim, sonra köprü ucunda durup kendimi bir süre dağa taşa dinlenmeye bıraktım bir sure. Telefon olduğum yerde çekmiyordu zaten huzur vardı...
Yeşilliklerin sonunda anayola dönüş için olan yerden petrol aldım. İlerlemeye devam ettim ama o Isparta yolundan nasıl söve söve geldim bilmiyorum. Yoldan geçerken zaten herkesin garip bakışları ve köylü insanların yabancı bir cisim görüyorum misali gibiydi.
İkinci günümde keskin ve geniş virajları yollara yatarak girmem gerekiyordu. Ben hem yolun toprak olması hem de tek şeritli olmasından dolayı yatamadım. Bir ara o dönüşün olduğu yerde aracın geçişini beklerken motor yana yattı ve zar zor yardım alarak kaldırdım. Bu da yol boyunca benim çantaların sürekli kaymasına sebep oldu.
Antalya'ya 100 km kala petrol almak ve dinlenmek için Petrol Ofisine girdim. Bir süre oturduktan sonra endurocu kalıplı bir hanım efendiyi yakıt almaya geldiğini gördüm. O da benim gibi yakıt alıp masalardan birine oturdu. Ben tekrar yola koyulduğumda hanımefendi daha yeni bir sigara daha yakıyordu. Yaklaşık 3 4 dk sonra o kocaman endurosuyla yanımdan geçti daha görmedim zaten. Ben de biraz gaza gelip hafiften virajlara yatmaya başladım, arkayı kontrol ettiğimde çantaların her biri farklı bir yere bakıyordu. Sinirlendim yolda durup hepsini tekrar bağladım ama yoldan geçen tırlar, gün içinde ki yorgunluk ve güneşin sıcağı inanılmaz zorluyordu. En sonunda bağladım bindim tam gidecekken müzik için durdum ve arka frene bastım, basmamla fren pedalı düştü. Komik bir şekilde geri kalan yolumu motor freni kullanarak ve yavaş giderek tamamladım.