Kullanıcı Adı: Şifre: - Şifrenizi mi Unuttunuz?
Raptor Riders'a Henüz Üye Değil misiniz? Lütfen Kayıt Olun!

Sayfa 3 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci 1234 SonuncuSonuncu
Toplam 32 adet sonuctan sayfa basi 21 ile 30 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #21

    inci - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    inci erdoğan
    Öğretmen
     regal raptor 100 ddE
     İstanbul
    Üyelik:01.Mart.2007
    Mesajlar: 1,396  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    2
    komtanım yağ çekmiyoruz ki , birbirimizi seviyoruz galiba ondan bunları yazıyoruz ;)
    SUZUKİ intruder vl 250
    SUN GOES DOWN

  2. #22

    gençer - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Gençer Güden
    Mimarlık
     RR dd 250
     İstanbul
    Üyelik:01.Ağustos.2007 | Yaş: 42
    Mesajlar: 676  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    0

    Re: Sitenin En'leri

    Alıntı kaldera Nickli Üyeden Alıntı

    gidelim tekrar şu cumalıkzıka ...
    ama o tarih kokan evlerde en azından bir gece kalacağız.
    gece lambasında oturacağız..
    tandır ocağın etrafında toplaşacağız.

    müslüm baba da gelecek ama

    abiler http://www.bursa.gov.tr/cumalikizik/images.htm adresinden merak edip şu cumalıkızık ın resimlerine baktım . valla çok güzel biyermiş. baharda dahada güzel olur oralar . buraya mutlaka tekrar gidilsin ki oraları göremeyen bizlerde nasiplenelim . gitmezseniz ben kararlıyım baharda gidecek bir kaç arkadaş bulurum heralde .. ama öyle olmasın hepbirliktre gidelim..ben not ettim bi kenara baharda hatırlatıcam..
    En son nehir zehirlendiğinde, enson balık avlandığında ve enson ağaç kesildiğinde..paranın yenecek birşey olmadığı anlaşılacak:(((

  3. #23


    Mehmet Aksu
    Muhasebe ve Finansman
     Regal Raptor DD250E
     Ankara
    Üyelik:13.Şubat.2007
    Mesajlar: 1,395  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    1
    Kaldera, geçen sene gittiniz biliyorum ben gelemedim ama bu sefer de giderseniz mesela 28 ekim olabilir, biz Ankara dan herhalde birkaç motor geliriz, gelirken Eskişehirden de önümüze motor katarız birkaçı rütbeli olanından. (Ancak Müslüm gelmezse tadı olmaz.)

  4. #24

    kaldera - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    uğur ceylan
    SİSTEM YÖNETİM.
     KYMCO XCİTİNG 250 İ-YAMAHA YZF R1
     İstanbul
    Üyelik:23.Nisan.2007 | Yaş: 58
    Mesajlar: 320  |   B Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    1
    evet dostum, ihtiyar heyeti olarak yapalım bir organize işler.
    cumalıkızık kışında tadından yenmez..
    müslüm babayıda aldıkmı tandırın başına .. :P dünyayı kurtaran adam çömez kalır..

    bence çok güzel bir fikir.ciddi olarak düşünelim derim, ben hazırım.
    ama müslüm baba olacak..



    ocağın başındaki teyzemi kaldırırız ordan. yakarız meşe odunlarını.
    Biz istersek meskeni alem,alemi Kral,Kralı soytarı ederiz,
    Biz istersek zamanı alır gunesi batırır kıyameti koparır gideriz....

  5. #25

    müslüm baba - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Müslüm
    Serbest Meslek
     Regalraptor 250 CC
     İstanbul
    Üyelik:11.Şubat.2007 | Yaş: 65
    Mesajlar: 1,151  |   B Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    2
    Evet ya Uğur şimdi aklıma getirdiniz o geziyi, hatta hayatımda yaptığım en düzenli organizasyondu hatta o gezideki grup sürüşü eğitimlerde örnek gösterilebilir, bursa girişinde polis çevirip teşekkür etmişti,yalovadan beri grubu izliyorlarmış hiç trafik hatası işlememiştik. Zincir şeklinde giderken polis durdurunca körük gibi kapanmamız harika bir görüntü oluşturmuştu.

    Cumalıkızık ve civarındaki yerleri yeniden görmek isterim ama şu gidemediğimiz şellaleyede gitmek isterim.
    NERDE BİR MOTORCUNUN BAŞI SIKIŞSA MÜSLÜM BABAYI ARAR 0532 228 08 59

  6. #26

    kaldera - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    uğur ceylan
    SİSTEM YÖNETİM.
     KYMCO XCİTİNG 250 İ-YAMAHA YZF R1
     İstanbul
    Üyelik:23.Nisan.2007 | Yaş: 58
    Mesajlar: 320  |   B Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    1
    bir başka olur ağaların düğünü...

    dediğiniz gibi tekrar gitmeye varım bende ama konaklamalı olacak..

    nihatın topici de nerden nereye geldi. kusura bakma nihat ..
    Biz istersek meskeni alem,alemi Kral,Kralı soytarı ederiz,
    Biz istersek zamanı alır gunesi batırır kıyameti koparır gideriz....

  7. #27

    okan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    okan verim
    Tekstil
     caponord
     Samsun
    Üyelik:06.Ocak.2007 | Yaş: 51
    Mesajlar: 3,526  |   B Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    2
    rakı balığa dönmesinde .. gerisi önemli diil uğur abii...bu da benim işim zatti...beni mod yapanlar utansın.... :(

  8. #28


    Nihat Uzun
    -
     E-250
     İstanbul
    Üyelik:07.Ocak.2007 | Yaş: 43
    Mesajlar: 573  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    0
    Alıntı kaldera Nickli Üyeden Alıntı
    bir başka olur ağaların düğünü...

    dediğiniz gibi tekrar gitmeye varım bende ama konaklamalı olacak..

    nihatın topici de nerden nereye geldi. kusura bakma nihat ..
    Cumalıkızık'tan kalma video var elimde. Grup sürüşümüz kısmen görüntülenmiş. Yanlış hatırlamıyorsam 27 motorduk Bursa'dan katılanlar hariç. Haytım boyunca asla unutamayacağım 4 sürüşümden biridir o. Sabahın köründe, feribotun önünde ilk Uğur Abi'yle buluşmuştuk... sonra da Motofest ekibiyle birleşip Cumalıkızık'a sürmüştük.

    Konu raydan çıktı madem, durun bir nostalji yapayım size;

    "Her şey çok güzeldi. Gelen arkadaşlar, abiler o kadar iyi yürekli insanlarda ki anlatılamaz. Hele Cumalıkızlık hiç anlatılamaz. Grup sürüşünün güzelliği de anlatılamaz. Aslında bu geziyle ilgili anlatılabilecek pek bir şey yok o güzel virajları saymazsak. Ve tabii Yalova’daki buluşma anını… Bursalı ekibin bizi karşılayışını, evinde gözleme satan insanların samimiyetini, yolda yapılan çekimleri, baktıkça bir garip olacağımız fotoğrafları… Dönüş yolu da ayrı bir güzeldi. Doğru insanlarla yola çıkmanın ne denli güzel bir şey olduğunu ispatladı yine. Sanırım en iyisi her şeye baştan başlamak…

    Yine bir Pazar sabahı hafta içinin iticiliğine inat dimdik ve dinç olarak uyandım. Demek ki sabahın 6’sında uyanmanın bazen bir anlamı olabiliyormuş. Daha gecesinden iyi şeyler hissetmeye başlamıştım aslında. Hatta itiraf edeyim, baya bir heyecanlıydım da. Bunun nedenini anlamak çok zor değil aslında. Daha önce gittiğim birçok uzun yol gezisi vardı ama ilk kez tüm katılımcıların samimiyetinden emin olduğum ve hiçbirinin benden iki kelamlık muhabbetini esirgemeyeceğini bildiğim insanlarla olacaktı bu seferki. Tüm bu duyguların verdiği pozitiflikle evdeki son bir-iki hazırlığımı da tamamlayıp çıktım dışarı. İstikamet Pendik… yürüyedur Nihat…

    Dışarı çok soğuktu. Motorun üstü de sırılsıklam olmuş. Komik gelecek biliyorum ama sanki üşüyor, acı çekiyor gibi göründü bana. Her ne kadar temizliğine itina gösterdiğim söylenemese de bu sefer büyük bir özenle sildim motorumu. Üzerinde tek damla ıslaklık kalmayana kadar bezle ovaladım. Sanki kurutmuyor da, seviyor gibiydim. Sonra büyük bir zevkle tahtıma kurulup sürmeye başladım. Şehir içi kısmını bitirip de köprü yoluna çıktıktan sonra şarteli kapattım. Öyle bir hissizlikle sürüyordum ki, neredeyse uyuduğumu sanacaktım. Aslında uykum yoktu. Gözlerim olması gerektiği kadar açıktı ve başımı dik tutabiliyordum. Aynaları sürekli kontrol ediyor, ileride yavaşlayan araçları çok önceden fark edip tepki verebiliyordum ama yine de uyuyor gibiydim. O şekilde bir-kaç saat, hatta bir-kaç yıl sürebilirdim. Saatte yüz yirmi kilometre hızla sabah soğuğunu bacaklarında hissetmenin bir zevk olduğunu maalesef sadece motorcular biliyor. Bunu hiç yaşamamış o kadar çok insan var ki… Bunları düşünerek ve onlar adına üzülerek Pendik feribot iskelesinin önündeki yola girdim. Buluşma saatine daha 45 dakika olduğunu düşünerek bir süre yalnız takılacağımı sanıyordum. Neden bilmem böyle bir şeye ihtiyacım olabileceğini düşünmüştüm. Sabah soğuğunda yalnız başına sigara içerken bir yerlere dalıp gitmek iyi gelecekti. Ama bunu yol boyunca o kadar iyi yapabilmiştim ki iskeleye benden önce gelen Uğur abi’yi görünce çok sevindim. 30 metre ötedeyken beni görünce yüzü gülmüştü… 20 metre, 10 metre… hala gülümsüyor. Bunun da ne demek olduğunu bilmeyen çok insan var. Sadece motosiklet ortak noktamızı o kadar güzel geliştirebilmişiz ki birbirimiz görmeye can atıyoruz. Bir adam, yarı yaşındaki bir çocuğa samimice gülümsüyor, onu sevdiğini belli ediyor. Bu gerçekten harika.

    Ben hala 3-5 kişi toplanacağımızı sanıyordum. Gelecek birkaç kişiyi beklerken Uğur abiyle muhabbete başladık. Sanırım içine oturmuş olacak ki bu gezi için koparması gereken iznin faturasını büyük bir hüzünle bana gösterdi. Eğer Türk Lirası’ndan altı sıfır atılmasaydı elindeki fatura kağıdının baya bir büyük olacağını söylemem durumu biraz olsun anlaşılır kılacaktır. Bunun geyiklerini çevirirken diğer arkadaşlar da tek tek damlamaya başladı. Her gelen motora dik dik bakabiliyorduk ancak. Gülümsemek ve hoş geldin demek için kasklarını çıkarmalarını beklememiz gerekiyordu. İşte yarım kaskı sevmemin nedenlerinden biri daha. O geldi bu geldi derken tam sonlara doğru birkaç kişinin de gelmesiyle 12 motor feribota giriş yaptık. Sigara içmenin yasak olduğu bir kafeste 45 dakika. Bu çok sıkıcı… neyse ki diğer yakada bizi bekleyen çok güzel bir gün ve insanlar var. Birkaç fotoğraf, biraz yemek, çay ve kahveyle, son anda feribotun sarsılmasıyla canım motoru devirme tehlikesi dışında kusursuz bir şekilde Yalova’ya vardık.

    Hava bir önceki günden hiç nasibini almamış. Güneş parlıyor ama yerler biraz ıslak. Bizi bekleyen arkadaşlarla çok da uzun olmayan bir hoş geldin-hoş bulduk seremonisi yaptık. Herkesin keyfi yerindeydi. Hiç de 3 gündür orada kalmış, geceleri soğuktan donmuş, uyuyamamış gibi görünmüyorlardı. Belki de bize acındırmak için uydurmuşlardır onları… emin değilim. Tekrar motorlara atladık ve kısa bir sürüşten sonra motofest alanına vardık. Etrafta kimsecikler yoktu. Sanki terkedilmiş bir kumasala yerleşmiş gibiydi bizimkiler. Kahvaltılarımızı alıp denizi rahat görebileceğimiz salonda yemeye başladık. Sabah kahvaltı yapmıştım ama o güzel muhabbet ve mekanda iştahım açıldı, yedikçe yedim. Kalktık, kalkacağız, kalkıyoruz derken saati de bir hayli geçirdik. Zamanımızın büyük bir kısmını motorların yanında çıkmaya hazır beklerken geçirdik. Bunun sorumlusu bizim motofest’çiler tabii ki. Geleceğimiz saati bilmelerine rağmen lütfedip de hazırlanmamışlar. Gerçi bu bir bakıma iyi de oldu benim için. Milletin çanta toplamasını, makyajını, bandanası beklerken modelini bilmediğim güzel bir arabanın içinde bir-iki resim çektirme şansım olmuş oldu. Ve sonrasında artık artçılı bir sürücü olarak sanırım 16-17 motorla yola çıktık.

    Yol gerçekten çok keyifliydi. Arada ufak tefek kopmalar olsa da küçük benzinlik molalarında bütünlüğümüzü tekrar sağlayabildik. Gittiğimiz yol ve özellikle de virajlar bana neden bilmem her zamankinden daha keyifli geldi. Yolda sanki gitmiyor, bazen akıyor, bazen uçuyordum. Sonra kanatlarımızı açtık ve Bursalı ekibin bizi beklediği yere doğru süzüldük. Güzel bir cafe’de bizi bekliyorlardı. Sen kimsin, benim nick şu diye tam anlamıyla birbirimize girdik. Aralarında Balıkesir’den kalkıp tek başına gezimize katılan Bozkurt abi bile vardı. Ve hep beraber Cumalıkızık’a gitmek üzere tekrar yola çıktık.

    Asfaltı bitirip taş yola girdikten hemen sonra otopark olarak kullanılan bir okulun bahçesine attık motorları. Montları, çantaları boş bulduğumuz motorlara yükleyip 35 kişi birden Cumalıkızık’ın sokaklarına daldık. Tarihe yolculuk gibi bir şeydi gerçekten de. Bir anda 700 yıl (muhabirlik yapan bayan arkadaş hala 600 diyor) gerileri gördük. Ahşap evler, evlerle uyumlu bir hava yaratan sahibeleri, sattıkları gözlemelerin kokusu, küçük meyvelerinin renkli görüntüleri usta bir ressam elinden çıkmış gibiydi. İlk önünden geçtiğimiz evin sahibesine özellikle teşekkür etmek istiyorum. Bahçesini bize açması yetmezmiş gibi evin içerine kadar girmemize bile izin verdi ama biz çok kalabalık olduğumuz için girmek istemedik. Sokağın sonlarına doğru bu kalabalığın rahat gezemeyeceğini düşünüp küçük gruplara ayrıldık. Tepelere doğru gözleme satan yine bahçeli bir eve girdik bizim grup olarak. Bahçenin köşesine serilmiş büyük halılar ve minderler vardı. Beni en çok büyüleyen olay da bu oldu zaten. Bilenleriniz vardır uyumayı ne kadar sevdiğimi, bulduğum her ortamda ve saatte nasıl rahatlıkla uyuyabildiğimi. Halı var, minderler var, ortam serin ve başımda ninni gibi sohbet eden arkadaşlar… nasıl büyülenmeyeyim ki… ve daha başka ne isteyeyim ki… uyudum. Gerçi kısa bir uykuydu bu ama bana çok iyi geldi. Eğer istediğim patlıcanlı gözleme kadınların hazırladığı ilk gözleme olmasaydı daha da uyuyacaktım. Gözlemeyle beraber azcık hayalkırıklığı ev ayranını da devirip çayı beklemeye koyuldum. Muhabbet hala üst düzey samimiyette devam ediyordu. Haluk abinin (abi diyorum bak. Anladın sen, anladın) yaşadığı küçük bir telefon sms olayıyla geyik katsayımız da tavana vurmuş oldu (daha ikinci haftada siteden atılmak istemediğim için mesajı yazamıyorum). Diğer grupların ufak ufak sağa sola dağıldığını, birilerinin şelale’ye gittiğini diğerlerinin dönmek istediğini öğrenince biz de Cumalıkızık’tan ayrılma kararı aldık. Park yerine gittiğimizde alanda neredeyse motor kalmadığını görünce şaşırdık. Olanlar da dönme hazırlıklarına girmişti. Milleti yola koyduktan sonra hala sokakları gezen son küçük grubu beklemeye başladık. O kalabalıktan sonra bomboş alanda 4 kişi kalınca insan biraz buruk hissedebiliyormuş. Beklenen grubun gelmesiyle herkes eve dönmek ve biz son dörtlü (1.motor Haluk-Yasemin 2.motor Nihat-Bilge) şelaleye gitmek üzere köyden ayrıldık. Güzel yerdi gerçekten. Sadece birkaç saat sokaklarında gezinebilmek için yüzlerce kilometre yol kat ettiğimiz o yerde yaşayan insanlara imrenmemek elde değildi. Sedirlerinde bir-kaç saat uyuyabilmeyi o kadar isterdim ki. Bir gün mutlaka oraya kalmaya gideceğim. Umarım bu yine dünkü grubu oluşturan dostlarla olur.

    Şelaleye çıkan yol dik sayılabilecek ve sayısız keskin virajla dolu bir yoldu. Öncümüz Haluk gördüğü her piknik alanını şelale zannedip durdu. Son durduğu yerde de motor isyan edip yan yattı. Aslında çok olağan ve gayet ciddi bir olay olsa da deliler gibi gülmekten alamadım kendimi. Kızmadı sağ olsun Haluk abi. Motosiklet gruplarının birbirine bağlılığının ana nedenlerinden biri de bu karşılıklı samimiyet ve hoşgörü sanırım. Uzun bir tırmanıştan sonra şelale’ye vardık. Yolda karşılaştığımız gruptan Aytek Abinin söylediği kadar varmış güzelliği. Kalabalıktı ama yine de güzeldi. Olası bir depremden, kayaların üzerimize kapanmasından bahsederken bile sırıtacak kadar mutlu hissediyorduk ama lanet olsun ki bir fotoğraf makinemiz yoktu. Yasemin’in cep telefonundan bir resim çektik ama elinde bilgisayara aktaracak aparatlar olmadığı için hep orada kalacakmış. Şelale’den çıkıp bakkaldan aldığımız kola ve cipsleri yuvarlamaya başladık. Dönmek üzereydik ama dönüşle ilgili bir plan yapmıyorduk. Zaten o kısımları beni hiç ilgilendirmiyor. Her zaman ki gibi gözlerimi önümdeki motora kitleyip nereye olduğunu bilmeden sürecektim nasılsa. Ve bol virajlı yokuşu bitirip ait olduğumuz yere giden yola çıkmak üzere tekrar bindik çelik atlarımıza. “Deh olum”…

    Ve gezinin son periyodu. Aklımda hep gün içerisindeki güzellikler vardı. 25’inde 60’ına herkesin son hücresine kadar iyi şeyler hissettiği bir gezinin parçası olmaktan dolayı büyük bir mutluluk hissediyordum. Motosikletler güzel, grup güzel, gidilen yerler güzel, yol güzel, yolcum güzel… Rüzgar yarım kaskımın içerisinde beni sarhoşa çevirirken hep ‘bitmesin’ diye sayıklıyordum… ‘bu yol bitmesin’. Ama her güzel şey gibi bu da bitecekti. Bunun ilk sinyalini bizi sahibine verilmesi gereken emanetlermişiz gibi Eskihisar’a atan feribot verdi. Biraz çay, biraz fıstık ve o da bitti tabi. Onlarca arabadan oluşan deli gibi trafiğin içerisinde motorlu olmanın bazı avantajlarını değerlendirip çabucak çıktık yola sanki acelemiz varmış gibi… sanki gitmeyi istiyormuşum gibi. Hakan’la buluşmak için durduğumuz benzin istasyonun da finali iyice yaklaşmış hissettim. Son kilometrelerdeyse yolun hala bitmemesini istememe rağmen yüzümde bakmasını bilenin rahatça okuyabileceği bir güzellik, bir rahatlık vardı. Evime vardığımda hiçbir şey yapasım yoktu. Sadece duş almalıydım, o da kendime gelmek için. Ve yattım.

    Bu güzel günüme ortak olan herkese teşekkür ediyorum. Umarım grup üyelerinden herhangi biri olarak üzerime düşeni yapıp iyi bir gün geçirmenize dolaylı da olsa bir katkım olmuştur.

    Sizinle heryere!..
    "
    Yeterli miktarda benzin ve portakal suyuyla Boğaz Köprüsünü havaya uçurabilirsin.
    Sabun katarsan, nitrogliserin olur.
    (Dövüş Kulübü)

  9. #29

    müslüm baba - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Müslüm
    Serbest Meslek
     Regalraptor 250 CC
     İstanbul
    Üyelik:11.Şubat.2007 | Yaş: 65
    Mesajlar: 1,151  |   B Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    2
    Roman gibi olmuş, bunu nerde yayınladın ben niye okumamışım.
    NERDE BİR MOTORCUNUN BAŞI SIKIŞSA MÜSLÜM BABAYI ARAR 0532 228 08 59

  10. #30


    Nihat Uzun
    -
     E-250
     İstanbul
    Üyelik:07.Ocak.2007 | Yaş: 43
    Mesajlar: 573  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    0
    Alıntı müslüm baba Nickli Üyeden Alıntı
    Roman gibi olmuş, bunu nerde yayınladın ben niye okumamışım.
    Geziyi EarlyRiders'la yapmıştık abi, ertesi günü oraya yazmıştım ben de. Belki o kadar resmin, yazının arasında gözüne çarpmamıştır.

    Ama çok güzeldi abi gezi... tekrarına öncülük ediver işte Uğur Abiyle.
    Yeterli miktarda benzin ve portakal suyuyla Boğaz Köprüsünü havaya uçurabilirsin.
    Sabun katarsan, nitrogliserin olur.
    (Dövüş Kulübü)

Sayfa 3 Toplam 4 Sayfadan BirinciBirinci 1234 SonuncuSonuncu

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
Yukarı Çık