Kullanıcı Adı: Şifre: - Şifrenizi mi Unuttunuz?
Raptor Riders'a Henüz Üye Değil misiniz? Lütfen Kayıt Olun!

Toplam 7 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 7 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1


    erk
    .
     V strom
     istanbul
    Üyelik:01.Mart.2011
    Mesajlar: 1,977  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    6

    bu motor denen alet bir başlangıç değil, her zaman son olmuştur

    bi yerden okuyup arakladığım ve zaman zaman kendimi gördüğüm bazende abrtttınığını düşündüğüm bi makaleyi paylaşmak istedim .kimin yazdını bilmiyorum umarım telif zımbırtısı yüzünden başım belaya girmez






    MOTORCU KİMDİR ? -----------------------
    EVLİLİK

    Eğer bir motorcu evli ve yaşı kemale ermişse, karısı her ne kadar ona kızsa, sürekli söylense “ andropoza girdin sen “ gibi yakıştırmalarda bulunsa da içinden kocası ile iftihar eder ama bunu belli etmemeye çalışır.O diğerlerine benzemeyen farklı bir adamdır. Diğer hemcinsleri gibi elinde uzaktan. Kumanda ile gün boyu televizyon karşısındaki, koltukta uyuklayacağı yerde kendisine, saygı duyulması gereken bir yaşam tarzı seçmiştir.Kadın her ne kadar adama sızlanıp dursa da kocasını motoruyla sevdiğini, hatta bunun adının aşk olduğunu, saçları kesilince gücü tükenen Samson gibi kocasının motorunu yitirince yokolucağını ve bütün ışıltısını yitireceğini bilir.Çocuklar ise motor kullanan ve hiç yaşlanmayan, dahası bütün diğer babalardan ayrı kendi babalarına hayrandırlar, okulda “ benim babamın motoru var “ diye anlatmaya başladıklarında sözcükleri heyecanla titrer, gözleri pırıldar...

    AYDINLAR

    Bir motorcu, halktan kopuk tatlı su aydınlarından, barların nemli ve loş aydınlıklarında ortama yeni düşmüş kızlara hayata dair engin bilgilerini aktaran entellektüellerden çok farklıdır.O, kim olursa olsun sanayiinin daracık ve çamurlu sokaklarındaki bir dükkanda, saçları kararmış bir mazot sobasının başında kalfalarla, çıraklarla birlikte ellerini ısıtıp sonsuz bir muhabbete dalmışken, kendini mutlu hisseder, bir aydının o hep içinde duyduğu, yalnızlık ve halkına uzaklık duygusunu yaşamaz bile...Kentin varoşlarında neredeyse bir dergaha dönüşmüş küçük bir dükkanda, artık bir bilge mertebesine erişmiş yaşlı bir ustayı, saygıyla dinlerken çoğu kez sözcüklerin , motoru değil de motorcu bakış açısıyla bir dünyayı, bir toplumu anlattığını bilir.

    BUNALIM

    Bir motorcunun sözlüğünde yoga, terapi, meditasyon, sosyal fobi, panik atak, yalnızlık, can sıkıntısı, aşk acısı ve bunun benzeri kavramlar bulunmaz. Motoru onu bütün bu dünya hallerinden sihirli bir kalkanmışçasına uzak tutmaktadır. Motorunun üzerine çıktığında dünyaya dair ne varsa geride bırakır ve başka bir aleme geçer ....Motorsuz olduğu günler, yani bir motora sahip olamadığı zamanlarda bile aklı hep bir motora ulaşmakta olduğu için bu onu can sıkıntısından korur, kafasında hep motor markalarının karşılaştırmaları, ikinci el mi yoksa birinci el mi karmaşası, paranın nereden ve nasıl bulunacağı, alınacak aksesuarların niteliği, motorun sokakta nereye konulacağı, sonu gelmeyen ilanlar, bazen uzak bir kente bir masal motosikleti için yolculuk, motorcunun iç sıkıntıyla tanışmasına zaman tanımaz. Aslında bütün bu süreç motor virüsünün kana girmesiyle birlikte başlar ki, hasta daha ilk günden ehliyet, kullanmayı öğrenmek, motorları tanımak, dükkanları dolaşmak derken bakar ki ruhunu kemiren diğer psikolojik rahatsızlıklardan sıyrılmış, bu arada terapiye ödediği saati 60 milyon civarındaki seans ücreti cebine kalmıştır.


    FELSEFE

    Bir motorcu, motor kullanmaya başladığı ilk andan itibaren , karşılaştığı kişisel, iş ve aile sorunlarına değişik bir mantıkla yaklaştığını kendisinin artık eski ben olmadığını şaşkınlıkla farkeder. Motorundaki küçük bir arızayı keşfetmekteki kullandığı yöntemler, motora dair yaşanılan olaylardan çıkarılan dersler, deneme yanılmalar, tüme varımlar,ustalardan kazıklanmalar, arkadaş tarafından kandırılmalar, o hayallerdeki motora erişme çabası, garip bir biçimde motorcunun kendi yaşama sanatını da zenginleştirir, gündelik hayatını sürdürürken hep bu kişisel öğretilerden faydalanır.

  2. #2


    erk
    .
     V strom
     istanbul
    Üyelik:01.Mart.2011
    Mesajlar: 1,977  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    6
    SPOR



    Koşu bandı, halı saha maçı, parklarda akşam yürüyüşleri gibi faaliyetler bir motorcuya bir anlam ifade etmez. O her zaman motorunla birlikte yaşadığı sehpaya alıp indirdiği, ayağınla marşa bastığı, gerektiğinde onu iterek dötürdüğü, trafik sıkıştığında ayaklarından güç aldığı için daima formdadır daha doğrusu formda olmak zorundadır. Her ne kadar bazıları kilolu, biraz göbekli gibi görünse de kasları sıkı, pazuları şişkindir, etleri gevşememiştir.Bir yolculuktan döndüklerinde hissettikleri o günkü antremanlarını tamamlamış sporculardan farksızdır, ama bütün bunları dört teker kullananlar ne yazık ki hiç bilemezler.

    AŞK

    Sıradan insanlar düşünürler ki adamın biri altına son model, güçlü, süratli bir motor çekip kadınların hayranlığını ve ilgisini cezbetmiş... Bu yüzden “ ah ağbi şöyle bir baba motorum olsaydı şimdi ne kadınları dötürürdüm ben “ diye akıllarından geçirirler. Ama kadınları gerçek anlamda aşık etmenin aslında motorla bir ilgisi yoktur.motor yalnızca bir araçtır.Motor kendisini kullanan bilinçli, aklı selim bir insana çok değerli bir yaşam tarzı armağan eder, bilgelik verir, öğrenmenin sonsuzluğunun bilincindedir,en önemlisi motor özgürlüğün ve yalnızlığın adıdır , sonra çok iyi bilir ki ölüm her an yanıbaşındadır, bu motor kullanana apayrı bir derinlik, yaşama daha sıkı sıkıya yapışma gücü verir, sıcak masa başında, tv karşısında oturmak yerine iki tekerin üstüne tırmanıp bir bilinmeyene kucak açan motorcu, cesaretli ve korkusuzdur, o modern zamanların bir şövalyesidir, hangi kadın bir şövalyeye aşık olmaz ki,..

    TATİL

    Bir motorcu ailesi için her yaz tatili, bildik bir sorunu da beraberinde getirir...Aslında olay tam bir traji-komiktir. Motorcu baba ya motoruyla mavi, bulutsuz bir gökyüzünün altında akdeniz’e, ege’ye doğru yol alan otobüsü izler, şirinlik olsun diye onu takip ederken karısına el sallayıp, çocuklarına gülücükler yollar, ya da ailesini arabasına doldurup bir haftalık tatil için İstanbul’dan Antalya’ya birlikte gider, geri dönüp arabasını bırakır, bu kez motoruyla aynı yolu bir kez daha tüketir ve bunu dönüşte bir defa daha yineler...Üçüncü seçenek ise, otobüste karısının yanında oturup o çamlarla kaplı, gölgeli, hafif eğimli hepsi de çekici bir cazibeye sahip virajları izlerken geride bıraktığı motorunu düşlemektir.Bu aileyi seyredenler adamın mutsuzluğunu ve derin suskunluğunu görünce onun bir tatile değil de yakın bir akrabaya taziyete gittiğini rahatlıkla düşünebilirler.

    TUTUMLULUK

    Bir motorcunun boşa harcayacak parası hiçbir zaman yoktur.Bir gurup arkadaşla gidilen bir yemekte “ bendensiniz “ diyerek hesapları ödediği, kendisine vişne çürüğü gömleğinin bir ton koyusunu ya da açığını aldığı, bilumum “ Tüketimi Canlandırma Günlerinde “ sevgilisine/karısına/annesine maddi anlamda değeri yüksek hediyeler seçtiği pek görülmez.Bu kendisine her ne kadar “ cimri adam “ yakıştırması getirse de motorcu daima hayallerindeki motorun peşinden koştuğundan, dahası cebinde her an ustaya verecek o ne olduğu önceden asla bilinmeyen nakit tutarı, cebinde hazır bulundurmak gerektiğinden doğal olarak tutumlu olmak zorundadır.Bu yüzden motoru olmayan arkadaşlarının, sevgilisinin, karısının “ ne olacak cimri adam “ yakıştırmalarını sineye çeker....Karısı ilk zamanlarda onun bu tutumluluğuna içerlese de adamın öyle barlarda, ocakbaşlarında, kluplerde dolaşmadığını/dolaşamayacağını, hele hele parasıyla satın alabilecek nataşa namlı bir kadına pek ulaşmayacağını/ulaşamayacağını evliliği derinleştikçe anlar...Hatta kimi akıllı, iş güç sahibi kadınlar evliliklerinin mutluluğu, bekaası adına usta,parça,benzin hortumuna ortak bile olurlar


    TELEVİZYON

    Motorcu bir babaya, kocaya sahip olmak ailenin olaylara yaklaşımına göre renkli bir yaşama veya bir kabusa dönüşebilir.Eve misafirler geldiğinde motorcu babanın, televizyonda beşinci sınıf seslendirmesi bozuk bir amerikan filmindeki ıssız kasabaları soyan, sakallı kel kafalı, göbekleri kemerlerinden dışarı fırlamış her tarafları döğmelerle kaplı adamlar , motosiklet çeteleriyle dolu sahneleri soluğunu tutarak izlediğini ya da savaş sonrası italyan sinemasına ait siyah beyaz, yer yer kopan çok eski bir filmi bütün sohbetlerden uzak kalarak seyretmesini/ seyretmeye çalışmasını konuklara açıklayabilmenin bir yolu, doğrusu pek yoktur.

    Motorcu baba bazen tek bir karede 1942 HD’ na rastlayabilmek veya bir vespa lambretta görebilmek umuduyla o korkunç filmi baştan sona ilgiyle, hiç sıkılmadan izleyebilir.

    EVDEKİ TEKNİK ARIZALAR


    MAB ( Motorcu Aile Babası ) her ne kadar bilgisayar dünyasına pek adapte olamasa da evdeki tek bir mekanik arızayı asla kaçırmaz.Motorunu söküp takmaktan, ustalarda geçirdiği uzun, meşakkatli saatlerden, kendisini nice geceler uykusuz bırakan o küçük arızanın nereden kaynaklandığına dair problemden öylesine engin bir bilgi ve deneyim sahibi olmuştur, hele parmakları öylesine hassaslaşmıştır ki, damlatan musluklar,değişecek lastik contalar, kapanmayan dolap kapakları, bozuk prizler, fişler, bilumum mekanik ev aletleri, çocuğun oyuncaklarının tamiri MAB’ a vız gelir. Üstelik apartmanda kimsede olmayacak bir biçimde zengin bir aparat birikimi vardır. Arabası arıza yaptığında yalnızca kaputu açıp içini seyreden zevattan, gecenin bir yarısı kapısını çalan çok olur.



    İLETİŞİM

    Bir motorcu sosyal konumu ne olursa olsun, gündelik yaşamda kullanılan dili çok iyi bilen bir halk adamıdır...Bunu bazen ıssız bir köy yolunda kaldığında, yanına gelen ve küçük bir arızayı birlikte giderdiği mobiletli köylüye, bazen arabalı vapurla boğazı geçerken yanyana durdukları bitirim kurye ile yaptığı o doyumsuz, sınıfsız sohbete, en önemlisi yurdumun atölyelerinde, boyahanelerinde, tornacılarında, lastikçilerde konuştuğu o elleri yüzleri kapkara insanlara borçludur.Gerçek bir motorcu, bozulan arabasını servise bırakıp çekip giden ve verilen tarihte almaya gelen dört tekercilerin aksine, motoruna yapılan her işlemin bizzat başında olmak ister...Kimi hafta sonlarını, gecelerini tatillerini kentin varoşlarında o çamurlu sokak arasındaki tamirhanede geçirir, acıktığında talaş sobasıyla ısınan aşevlerine gider, ekmeği çıraklarla böler, camları yağlı ince belli belli bardaklardan dünyanın en nefis çaylarını içer...Mutludur da...

    Bütün bu masalsı yaşam, motorcunun doğallıkla, ofisine, hastahanesine, birliğine,fabrikasına, dairesine yansır.Duvarcı ustasıyla, overlokçuyla, son ütücüyle, odacısıyla, ofis boyla, hastabakıcıyla, hademeyle, çay getiren eriyle, akşam birlikte nöbete kaldığı Domaniç’li çavuşuyla, muhasebecisiyle, kapıda bekleyen güvenlikle inanılmaz bir iletişim kurar..Bu sıcaklık sonucunda hayatı daha çok sever, kendini daha güçlü, kendinle daha barışık ve huzurlu hisseder bu mutluluğu evine, ailesine de taşır...

  3. #3


    erk
    .
     V strom
     istanbul
    Üyelik:01.Mart.2011
    Mesajlar: 1,977  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    6
    MOTORCUYLA EVLENEN KADINLAR


    Motorcu eşi, at yarışı oynamayan, maç günleri yüzünün yarısını bir renge, diğer yarısını başka bir renge boyayıp bir palyaçoya dönüşmeyen, eve hiçbir zaman içkili gelmeyen, hayatından öteki kadına ayıracak zamanı/parası/hayalleri asla olmayan bir erkeğe sahiptir...Bunun bir şans olduğunu o muhteşem altıncı duygusuyla iyi bilir kadın..Adam varsın karlı bir kış günü motorunu, balkon kapısından içeri soksun, salonun ortasına getirsin, çalıştırsın ve eline bir fincan çay alıp sanki Vivaldi’nin mevsimlerini ya da bir Bach, Handel dinliyormuşçasına keyif ve huşu içinde motorunun rölanti sesini dinlesin...Bunu hiç önemsemez akıllı bir kadın.Dışardan yıkılan, parçalanan, tükenen evliliklerin uğultusu, mutsuz eşlerin acı dolu hıçkırıkları ta kendi evlerine kadar gelmektedir.Önemli olan, salonun parkesine yayılmış bezin üstündeki motor değil, yürütülen güzel, mutlu bir evlilik, birlikte yaşlanmaktır.Hatta bazı duyarlı kadınların, çocuklarıyla birlikte kocalarından gizli gizli ( şımarmasın diye ) motorların aynalarını ovarak parlattıkları, sıkı bir temizlik yaptıkları sıkça görülmüştür.

    KONUT

    Motorcu aile babası ( MAB ) evlenmeden önce evini mutlaka, satın almalı, kiralamalı ve müstakbel eş, o eve gelin gelmelidir...Yok eğer süregiden bir evlilik içersinde, MAB ile karısı yeni bir ev beğenme, mevcut evlerini değiştirme telaşına kapılırlarsa bu durum çok büyük ve ciddi kavgaları, hatta boşanmaları beraberinde getirir.

    MAB kesinlikle üst katlarda ya da bir evin yeşilliklerle kaplı sessiz ve huzur dolu arka cephesinde oturmak istemez. Karısıyla/sevgilisiyle hiçbir zamanda zevkleri, tarzları örtüşmez..O her daim, motorunu görebilmek, ona en yakın olmak, mümkünse camdan kolunu uzattığında, motoruna bir gül goncasıymışçasına dokunmak, onu okşamak ister...Evin girişinin dar veya geniş olması, zemin katta oturan ve belki de motorunu, onun daire kapısına yakın bırakacağı, emeklinin, huyu suyu kendisi için çok önemli ayrıntılardır.

    MAB açısından değil konut, konutun bulunduğu sokağın bile - dik yokuş mu, caddeye çıkışı yakın mı, tretuvarların yüksekliği, zincir bağlanacak bir ağaç uygun bir direk var mı, mahallede çok çocuk dolaşıyor mu, bu çocuklar nasıl bir çocuk, apartmanda büyümüş bir hanımevladı mı, bir canavar mı, seleye çıkıp tırnak bileyecek kedileri, motorun gürültüsünü duyduğunda peşinden koşacak kötü bakışlı köpekleri çok mu, yakınlardaki o ürpertici varoştan geceleri hırsızlar gelebilir mi - büyük ehemniyeti vardır.

    Bu yüzden bir motorcunun evlenmeden önce, evini seçip yerleşmesi, karısıyla/sevgilisiyle olan mutluluğu adına, akla en uygun yoldur.

    SEVGİLİ

    Bilinenin aksine motorla birlikte sevgililer, çıtırlar, hadi diyelim sıkı bir aşk gelmez. Gerçek bir motorcu ( GBM) ardında sevgililerini bırakarak, aşklarını tüketerek, evliliklerini bitirerek, arkadaşlarını yitirerek kısacası bir dibe vurarak motoruna erişmiştir... Bir müminin kutsal topraklara varması ya da saçlarını kazıtıp tapınağa avdet eden bir budist rahip gibi yaşamı geride bırakmakta ve yeni bir hayata adım atmaktadır.

    Motor bir başlangıç değil, her zaman bir sondur.

    Bütün acılara, bütün hayal kırıklıklarına, bütün bildik aşk oyunlarına, bütün yalanlara, iki yüzlülüklere, kandırmacalara doymuştur GBM... Yorgundur.Kırgındır.Hayata artık bir yabancıdır. Tutunamayandır. Çok iyi bilir ki, yeni başlayan ve yüreğini alev alev yakan, soluğunu kesen , damarlarına sımsıcacık yayılmış bir aşk, kendisini gençleştiren cıvıl cıvıl bir sevgilinin mutluluğuyla motor bir arada yürümez.Motor tatlı hayalleri, bir ilişkinin başlangıcını ve bitişini asla affetmez. GBM her an huzur içinde olmalı, hayal dünyasını yok etmeli, kendi bütünlüğünü korumalı, hayata dair içindeki bütün o sonsuz hesaplaşmaları bitirmelidir.

    İşte bu yüzden, GBM, uzun yıllar, motora sağlam binebilme ve varolabilme adına, önce gönül işlerini halleder, hayatının tek kadınını/sevgilisini bulur, bulamaz evlenir ya da evlenemez veya bir yalnızlığı kaderi olarak seçer...

    YALNIZLIK


    Pratik düşünce der ki “ motorcu da kendi gibi motoru seven, onu her yönüyle tanıyan, ona tutkuyla bağlanmış bir kadınla/adamla evlensin, hayattaki sonsuz mutluluğu ve huzuru yakalasın...”

    Ama gerçekte – tek tük istisnaların dışında – bunun pek bir mümkünü yoktur.Motor denen alet, doğası gereği yalnızlığın , alıp başını çekip uzaklara gitmenin adıdır.Kadın da ( GBM ) erkek gibi nice hayal kırıklıklarının, çıkışsızlıkların, yenilen darbelerin, yalanların, savaşların, tükenen aşkların, giden o güzel doğru adamların, yapılan yanlışların, geri dönüşsüzlüklerin ardından motorunu bulmuştur....Ötesinde terapi, kız kıza çay saatleri,, ruhları bomboş, adeta bir zombiye dönüşmüş, yapış yapış erkekler, tarot falları ve içkinin uyuşturuculuğu vardır.

    Ruhların TEM’inde hayata dair son çıkış motordur.Artık kadın da konuşmayı değil susmayı, bakmayı değil görmeyi ister. Uzun bir yolda giderken, kendini motoruna taşıyan süreci, seçiminde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha yaşar, mavi gökyüzü, solukça parlayan güneş,yanından geriye doğru hızla kayıp giden buğday tarlaları, bir ağaç gölgesi altına sığınmış küçük bir sürü, rüzgarın kaskında sanki fırtınalı bir gecesiymişçesine uğuldayışı onu mutlu eder, yalnızlığına bir kez daha sarılır.

    Motorcunun erkeği de kadını da yalnızdır. Bu sevip sevmeme meselesi değildir.Apayrı, benzersiz bir ruh halidir. İki motorcu çift bir araya gelse bile bu gerçek değişmez, bu defa bir yalnızlığı birlikte bölüşmeye başlar, kendi içlerindeki yalnızlıkla yol alırlar.


    İŞYERİ


    Eğer kapıda bekleyen bir motoru varsa MAB, gün boyu patronun attığı fırçaları, dağlar gibi yığılmış evrakları, alacaklılardan gelen telefonları, kapının önünde uzayıp giden hasta kuyruklarını, şantiye sahasında ustalarla boğuşmayı, bankalardan kredi koparma uğraşını pek umursamaz..O canla başla çalışmaya, günü görevlerini tamamlamaya bakar...Çünkü akşam motorunun üstüne binip, marşa bastığında bütün bu sıkıntıları, koşturmacaları unutacağını bilir.

    MAB, bu yüzden mümkün olduğu kadar, işe motoru ile gitmeye çalışır. Motorunun beynini boşalttığını, damarlarına yeni bir soluk üfürdüğünü, kısacası yenilendiğini, işe bir gün daha dayanabilecek gücü kendisine verdiğini bilir.

    Ve bir motorcu sabah işe gitmek için değil, motora binmek için uyanır .

    BİR BABANIN OGLUNA ÖGÜTÜ


    Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet hayattır.

    Birçok babanın korkusu oğlunun motosiklete binmesidir. Ölümden ve başka her türlü tehlikeli durumun çocuklarının başına gelmesinden korkarlar.

    Benim senin başına gelmesinden en çok korktuğum şey ise hayatın zevklerini almadan yaşayan bir eğreltiotu olmandır.

    Eğer yapmak istediğin şey orada duruyorsa ve aranızda bir tehlike dikilmişse, senin yapman gereken o tehlikeyi bertaraf edip, istediğin şeye ulaşmaktır.

    İşte bunu yapamazsan hayatın ancak bir eğreltiotununki kadar heyecanlı olabilir.

    Motosiklete bin oğlum, ama dikkat et, motosiklet tehlikelidir.

    O tehlikenin üzerine aptal gibi gitme. Unutma Sun Tzu der ki; “kötü komutanlar önce savaşa girer, sonra nasıl kazanacağını düşünürler; iyi komutanlar önce nasıl kazanacağını bulmadan savaşa girmezler”.

    Önce viraja girip de sonra nasıl çıkacağını düşünen aptallardan olma.

    Tehlikeleri en küçüğüne kadar bertaraf et. Hep tam koruma kullan, bakımsız motorla yola çıkma, alkollü ya da yorgun binme, kafan bozukken taksi tut, bilmediğin yolda risk alma, diğer araç sürücülerinden köşe bucak KAÇ. Tehlikeleri nasıl dibine kadar bertaraf edeceğini bilemiyorsan sakın motosiklete binme, çünkü o zaman bu işi beceremezsin demektir.

    Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet AŞKTIR.

    Hani bazen pembe bir vespa üzerinde pembe kaskla kuğu gibi giden bir kız görürsün ya? Git yanaş, merhaba de ona. Orta parmağını gösterirse, kıza efendi gibi bir selam çakıp gazla bana gel, ensene bir tane patlatayım, sonra bira içmeye gideriz. Hayatı böyle yaşayacaksın işte, öküz gibi, ödlek gibi değil. Hem efendiliğini bozmayacaksın, hem de çılgınlığını koruyacaksın.

    Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet isyandır.

    İnsanlık tarihi popüler kültürler ve onlara tepkiyle gelişen kültlerle doludur. Rock tarihi, 68 kuşağı, Avrupa bohemleri, Beatnick’ler hep aynı heyecanla tutuştular.
    Bugün bu ateş bir miktar sönmüş görünse de sen buna aldanma.
    İnsanoğlunun doğasında isyan vardır ve motosiklet bunun dışa vuruluş şekillerinin en güzellerinden biridir. Motosiklet bir ulaşım aracı değildir, bir isyan aracıdır, bunu kafandan çıkarma.

    Hayatın rutinlerine dikkat et oğlum. Efendi ol ama içindeki serseriyi korumayı bil, akşam eve gelince takım elbiseni çıkarıp deri montunu giy.

    Her zaman kravatın olabilir ama hiç yuların olmasın, her zaman bir patronun olabilir ama hiç efendin olmasın.
    Eğer seni zincirliyorlarsa o patronu, arkadaşı ya da sevgiliyi dehleyip, kravatı çöz, kol saatini fırlatıp at, gemileri yakmayı bil.

    Hayatımda tanımaktan keyif aldığım insanların neredeyse hepsi, günü geldiğinde hayatında radikal değişiklikler yaparken gözünü kırpmamış insanlardır.

    Ve bu insanların neredeyse hepsi motorcudur.

    Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet dostluktur.

  4. #4

    EASY RIDER
    aşçı
     rr 250 spyder
     istanbul
    Üyelik:12.Mayıs.2011 | Yaş: 42
    Mesajlar: 11  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    0
    bi solukta okudum valla iiki paylaştın kim yazdıysa emeğine sağlık..şimdi koşarak çıkıyorum pek vaktim yok ama bir iki tur atıyım mahallede bu yazının üzerine ii gelir

  5. #5


    erk
    .
     V strom
     istanbul
    Üyelik:01.Mart.2011
    Mesajlar: 1,977  |   0 Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    6
    Alıntı serdaruluocaklı Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    bi solukta okudum valla iiki paylaştın kim yazdıysa emeğine sağlık..şimdi koşarak çıkıyorum pek vaktim yok ama bir iki tur atıyım mahallede bu yazının üzerine ii gelir
    ben de bugun mustafa ustanın serviste farkettim ufaklık bize yağlı bardaklarda çay içiriyor ulann dedim gülermisin ağlarmısın:mrgreen:

  6. #6
    mslmchc - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Müslüm Cuhacı
    oparator
     spyder-250
     istanbul
    Üyelik:30.Nisan.2010 | Yaş: 41
    Mesajlar: 68  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    0
    super paylasım tesekkurler emeginize saglık elleriniz dert gormesin...

  7. #7

    falldown - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    kaan demir
    SATIŞ
     RR DD150 E2
     İSTANBUL
    Üyelik:31.Mayıs.2011 | Yaş: 41
    Mesajlar: 752  |   A Rh (+)
    Beğenmiş
    0
    Beğenilmiş
    0
    iş yerinde olmamdan dolayı kesik kesik okuyup devamlı konu daılsada çok beğendim. ilk fırsatta kafayı çekip tek bi solukta tekrardan okuycam

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
Yukarı Çık