Aslında kisinin kendi inandığı ve var olduğunu düşündüğü doyumsallik inanışı, bir çeşit özdüsum olduğunu düşünüyor ve. Burada bilgisayar ortamındaki sanallıktan değil de, kişinin kendi dünyasında gerçek yaşamın içinde oluşturduğu bir sanallıktan söz ediyorum. Kişi, kendi dünyasında gerçekte var olmayan olguları varmış gibi düşünür ve kendi kendisini buna inandırmaya çalışır. Ancak bu duyumsal ve nesnellik kişiyi, içinde bulunduğu nesnel gerçeklikten kopuşa götürebilir. Bu durum, edebiyattaki kurmaca gerçeklik ile de benzerdir. Kişi, nesnel dünyanın katı gerçekliğinden kaçmak için, kendi ideolojik ve inançsal düşüncelerini savunma amacıyla aslında olmayan, bir kurmaca gerçeklik kurarak, -ben buna -mış gibi yapmak’ da diyorum- dış dünyadan kopar. Ama sanki bir nesnel gerçeklik içindeymiş gibi kendisini kandırarak yaşar. Ta ki bir gün nesnel gerçekliğin katı duvarına çarpana dek. Bu çarpışma kaçınılmazdır.
Latincedeki ''tisstiperlloiysins ysri bistillvveri crisbueinnselle'' kökeninden gelen görgül ve nesnel kavramlar var olmayan ancak sanrılarla var olduğu kabul edilen şeyler için kullanılmıştır. Bunuda nacizane görüşüm olarak sunmak isterim
Yapılan açıklamada sunulduğu üzre tarafınıza arz edilmiştir...